Ümit BAYRAKTAR / ubayraktar@savunmahaber.com
K. Burak CODUR / b.codur@savunmahaber.com
Sektörün önde gelen teknolojik KOBİ’leri arasında yer alan Anova, son 4 yıllık dönemde bir dizi ürünü özgün olarak ortaya koymayı ve bunların farklı sürümlerini de geliştirerek birer ürün ailesi oluşturmayı başardı. Anova Kurucu Ortağı Dr. Emre Öztürk, bu ürün ailelerinin arkasındaki stratejiyi anlatırken, geliştirme süreçlerinde karşılaştıkları zorlukları ve gelecek planlarını da MSI Dergisi okuyucularıyla paylaştı.
MSI Dergisi: Emre Bey, Anova, bir taraftan sektörün ihtiyaçları doğrultusunda çözülmesi zor mühendislik problemleri ürerinde çalışan diğer taraftan da bir dizi ürün ortaya koymayı başaran bir teknolojik KOBİ olarak öne çıkıyor. Anova, ürünleşme konusunda nasıl bir strateji izliyor?
Dr. Emre ÖZTÜRK: Bir KOBİ’nin, özellikle de sorunuzda kullandığınız ifadeyle bir teknolojik KOBİ’nin ürün sahibi olması için katetmesi gereken zorlu yollar bulunuyor. Her şeyden önce, dünya çapında rekabet edebilecek bir ürün ortaya koymanız gerekiyor. Bunun için de teknoloji, performans, seri üretim, ihracat izinleri gibi bir dizi etmeni dikkate almanız ve süreci, maddi olarak da sürdürülebilir bir şekilde yürütmeniz gerekiyor. Diğer bir deyişle bu işleri daha önceden yapmış yabancı firmalarla arayı hızlı bir şekilde kapatmanız; bunu yaparken de üstlendiğiniz maddi riskleri yönetebilmeniz gerekiyor.
Biz de ürünleşme stratejimizi yaklaşık 3-4 sene önce güncelleyerek bu zorlu yolculuğa çıktık. Bu güncelleme öncesinde, önümüze gelen fırsatların hemen hepsini değerlendirerek bizden talep edilen ürünleri geliştirip teslim ediyorduk. Tabii daha geniş spektrumda çalıştığımız böyle bir düzende, özel bir ürün grubu üzerine yoğunlaşmamız mümkün olamıyordu. Ürünlerimizle belli bir noktaya gelebilmek, bir marka olabilmek için belli bir odaklanma gerektiğinin de farkındaydık.
Artık zamanının geldiğini değerlendirerek stratejimizi değiştirdik ve kendimize 3 tane stratejik alan belirledik: Çevresel iklimlendirme sistemleri (environmental conditioning system / ECS), esnek mermi yolu ürün ailemizin de üyesi olduğu silah sistemleri ve yakıt sistemleri.
Bu stratejinin de ilk ayağı, bu alanlarda, gerektiğinde bazıları yurt dışından hazır olarak tedarik edilen alt sistemleri ya da bileşenleri kullanarak çözümler sunmaktı. Bunu başardık; ürünlerimiz kalifiye oldu, kullanıma da girdi. Şimdi ise bir yandan ürün ailelerimizi yeni ürünlerle genişletirken bir yandan da yurt dışından hazır olarak aldığımız alt sistemleri ve bileşenleri yerlileştirmeye başladık.
MSI Dergisi: Bu alanları ve ürünleri nasıl belirlediniz? Örneğin, Türk savunma ve havacılık sanayisinin karşılaştığı ambargoların bir etkisi oldu mu alanların belirlenmesi sürecinde?
Dr. Emre ÖZTÜRK: Alanları ve ürünleri belirlerken hem kendi kurumsal hedeflerimiz hem de sektörün bizi yönlendirmesi etkili oldu. Belirlediğimiz stratejik alanlarda, yetkinliklerimize uygun ve bize yeni yetkinlikler kazandıracak ürünleri seçtik. Bu noktada, göz önüne aldığımız kriterler de şöyle sıralandı:
- İlgili ürünün başka bir yerli firma tarafından çalışılmıyor olması
- Katma değeri yüksek elektromekanik ürün olması
- Tedariki sorunlu, ihracat potansiyeli yüksek ürün olması
- Seri üretim potansiyelinin yüksek olması
Tabii ki ambargolar, tüm sektörü etkiliyor ve kararları şekillendiriyor; bu süreçte planları da değiştirebiliyor. Bu, hem Türkiye’nin karşılaştığı ambargolar olabiliyor hem de ihracat kısıtları olabiliyor. Örneğin, bir ana yüklenicimiz, bizim geliştirdiğimiz bir alt sistemin de kullanıldığı bir sistemi bir Asya ülkesine satmak istediğinde, yurt dışından gelen bazı bileşenlerle ilgili ihracat izinleri alınamadı. Biz de ilgili bileşenleri geliştirmek üzere kollarımızı sıvadık ve sistemi, ihraç edilebilir hale getirdik. Özellikle fan ve AC/DC konvertör ürün ailelerimizin temellerini, bu süreçlerle attık.
MSI Dergisi: Ürün ailelerinizi ana hatlarıyla tanıtabilir misiniz?

Dr. Emre ÖZTÜRK: Anova’nın ilk ürünü, esnek mermi yolu oldu. İhracat kısıtlamalarının üstesinden gelebilmek amacıyla 12,7 mm’lik mühimmat için geliştirdiğimiz ilk esnek mermi yolunun ardından, bize gelen taleplerle farklı Batı ve eski Sovyet kalibrelerinde 13 esnek mermi yolu modelini daha geliştirerek ürün ailemizi genişlettik. Bu süreçte, hem kendi öz kaynaklarımızı hem de TÜBİTAK desteklerini kullandık.
Artık zamanının geldiğini değerlendirerek stratejimizi değiştirdik ve kendimize 3 tane stratejik alan belirledik: Çevresel iklimlendirme sistemleri (environmental conditioning system / ECS), esnek mermi yolu ürün ailemizin de üyesi olduğu silah sistemleri ve yakıt sistemleri.
Gündemimize gelen ikinci ürün, elektronik birimleri soğutmak ve bazı özel durumlarda da ısıtmak için kullanılan fanlar oldu. Kara, deniz ve hava platformlarında kullanılan fanların yer aldığı ürün ailemizdeki üye sayısı 14’e ulaştı. Hepsi kalifiye olan bu ürünleri, rafta hazır olarak kullanıma sunuyoruz.
Yakıt, hidrolik ve soğutma pompaları, bir diğer ürün ailemiz. Pompaları, ihtiyaca özel olarak tasarlayabiliyoruz. Bu ürünlerimiz, ağırlıklı olarak havadan atılan çeşitli mühimmat türlerinde kullanılıyor.
Askeri AC-DC, DC-DC konvertör ürün ailemiz, diğerlerine göre daha az sayıda ürünü içeriyor ve gelişimini sürdürüyor. Bu ailedeki ürünler, özellikle hava platformlarında kullanılıyor. Çünkü hava platformları alternatif akım (AC) üretirken birçok görev sistemi, doğru akıma (DC) ihtiyaç duyuyor.
Burada saydıklarım dışında, özellikle ECS’lerde kullanılan eşanjör, hava çevrim makinesi, özel tip valfler, özel tip yataklamalar gibi alt sistemleri ve bileşenleri de özgün olarak geliştirdik, ürettik ve kalifiye ettik. Bu açıdan baktığımızda, bir ECS’nin hemen tüm alt bileşenlerini özgün olarak ortaya koyabiliyoruz.
Tam Teknolojik Hâkimiyet
MSI Dergisi: Özgün geliştirme çalışmalarınızın sınırlarını belirleyen etmenler neler oldu? Hangi alt bileşeni özgün olarak geliştireceğinizi nasıl belirlediniz?

Dr. Emre ÖZTÜRK: Bir alt sistemin ihtiyacı olan bileşeni geliştirirken onun teknolojisine hâkim olmaya çalışıyoruz. Örneğin, fanlar basit ürünler olarak görülebiliyor; ancak üzerinde çalışmaya başladığınızda, birden çok disiplinin uzmanlığına ihtiyaç olduğunu görüyorsunuz. Kanatçıkların aeordinamiği, fanın mekanik yapısı, elektrik motoru, motor sürücüsü gibi farklı konular ve bileşenler, kendi alanlarında uzmanlık gerektiriyor. Bu alanların her biriyle ilgili farklı ekiplerimiz çalışıyor. Bu süreçlerdeki bazı kritik alanlarda dışarıdan hazır alım yapmak istemedik. Kritik ürünlerdeki tüm bileşenlere hâkim olmak ve her şeyi kendi çözümümüz olarak ortaya koymak istedik.
MSI Dergisi: Bu yaklaşımın getirdiği ek zorluklar oldu mu?
Dr. Emre ÖZTÜRK: Tabii ki. Örneğin Hava Çevrim Makinesi (Air Cycle Machine), yeni nesil tüm savaş uçaklarında ve yolcu uçaklarında kullanılan soğutma sistemlerinin kalbi konumundaki bir alt sistem. Bunun türbin ve kompresör tasarımında, çok özel havalı yataklar kullanıyor. Bildiğimiz rulmanlı yataklar, yüksek sıcaklık ve dönüş hızı gibi nedenlerle bu alt sistemlerde kullanılamıyor. Bu özel havalı yatakları Türkiye’de yapabilen bir kuruluş yoktu. Biz de Anova olarak kollarımızı sıvadık ve hava çevrim makinesini özgün bir ürün olarak ortaya koyduk.
Üzerinde çalıştığımız konularla ilgili literatürde bilgiye ulaşmak her zaman mümkün olmuyor. Benzer bir şekilde, bu konularda yetişmiş insan gücü bulmak da kolay değil. Bu nedenle kendi bilgimizi kendimiz ürettik; insan kaynağımızı da kendimiz yetiştirdik. Birçok arkadaşımızı yeni mezun olarak işe alıp onlara uzmanlık kazandırdık.
Dönemsel bir zorluk olarak, elektronik bileşenlere ulaşmada güçlükler yaşayabiliyoruz. Bu zorluğun üstesinden de tekrar kalifikasyona gerek duymayacak şekilde muadil bileşenler bularak geliyoruz.
MSI Dergisi: Bu zorlukların üzerinden gelirken ne gibi destekler aldınız?
Dr. Emre ÖZTÜRK: Öncelikle gerek Savunma Sanayii Başkanlığımız gerekse ana sanayi hep bizim yanımızda oldu. Onların güveni ve yerlileştirmeye olan inancı sayesinde bu işleri yapabildik. İhtiyaç duyulan birçok ürün için kıymetli yönlendirmeleri, manevi destekleri oldu. Hepsine müteşekkiriz.
İşin finansal boyutunda ise bir diğer iştirakimiz olan Numesys sayesinde faaliyetlerimizi bir süre sübvanse ettik. Numesys, kendi alanında dünyadaki en yüksek ciroyu yapan 7. şirket. Dolayısıyla güçlü bir mali yapısı var. Bu durum, Anova tarafındaki Ar-Ge ve ürünleşme çalışmalarımızda bize güç verdi.
ÖzellikleTÜBİTAK’ın proje desteklerinden yararlandık ve halen de yararlanmaya devam ediyoruz. Bunların yanı sıra daha farklı modellerde destek almak için çalışmalar da yaptık. Örneğin, fan ürün grubu için kamu-özel sermaye iş birliği gibi iş modelleri üzerinde de çalıştık. Böyle bir destek, bizim için can suyu olacaktı. Çünkü üzerinde çalıştığımız bazı ürünlerde, ilk ürünü ortaya çıkarmak; işçilik, altyapı ve malzeme gibi alanlarda yüzbinlerce dolarlık yatırım gerektirebiliyordu. Bununla birlikte bu görüşmelerimizde olumlu bir sonuç almak mümkün olmadı. Bazen bürokratik süreçlere takıldık. Bazen de üzerinde çalıştığımız ürünler yeterince teknolojik bulunmadı. Oysa ürünlerimizin çoğunda, dünya genelindeki birkaç üreticiden biri konumunda olacaktık. Ürünlerimiz ortaya çıktıkça, destek vermek konusunda mesafeli duran kurumlardaki kişilerin görüşlerinin değiştiğini de gördük. Hatta fan alanında dünyadaki en önemli tedarikçilerle ortak ürün geliştirme ve üretim modeli üstüne de görüşmelerimiz oldu. Ama ikna olmadılar ya da belki de tercih etmediler. Bu da bizi, az önce bahsettiğim üzere tüm bileşenleri kendi geliştireceğimiz bir modele sevk etti. İyi ki de öyle olmuş. Bugün fan ürün ailesinde, ne yerli ne de yabancı hiçbir firmaya bağımlılığımız yok.

Anova bugün, bir ürün ile ilgili ihtiyacın ortaya çıkmasından, envanterdeki ürünlere entegre lojistik destek vermeye kadar uçtan uca çözüm sunabilen bir noktaya geldi. Bu kapsamda tasarım, simülasyon, test, kalifikasyon, sistem mühendisliği, kalite, konfigürasyon, güvenilirlik gibi özel mühendislik alanlarının yanı sıra entegre lojistik destek gibi bir dizi alanda da ekiplerimiz oluştu.
Sonuçta farklı yöntemler denedik. Stratejilerimize bugün baktığımda, doğru olduğunu görüyorum. Geçmişte ürünlerimizi, ancak müşterimizden tekrar etmeyen mühendislik giderlerimizi alarak geliştirebiliyorduk. Artık geldiğimiz nokta itibarıyla yeni ürün geliştirme süreçlerinde, özellikle seri üretim potansiyeli yüksek olan ürünlerde, fikri sınai hakların şirketimizde kalması için öz kaynak ile ürün geliştirmeyi tercih ediyoruz. Tabii tüm bunları, Anova’nın yıllar içinde oluşan güçlü altyapısı ve gelişmiş mühendislik yetenekleri sayesinde başardık.
Maliyet Azalıyor, Geliştirme Zamanı Kısalıyor
MSI Dergisi: Anova’nın, ürünlerin en alt seviyedeki bileşenlere kadar kendi özgün geliştirme çalışmaları yapmasının, projelerin ömür devriyle ilgili nedenleri de var mı?
Dr. Emre ÖZTÜRK: Kesinlikle. Baktığınızda, uluslararası pazarda, bazı alt sistemleri sizin için tasarlayıp üretecek firmalar var. Bunların arasında, uluslararası savunma ve havacılık sektörünün bilinen isimleri de bulunuyor. Ama bu alt sistemler, sizin sisteminizdeki birçok girdiyi ve çıktıyı etkileyebiliyor. Uyumlu ve etkin bir şekilde çalışabilecek bir sistemi ortaya koyabilmek için de o alt sistemi mutlaka sizin tasarlamanız gerekiyor. Ayrıca, dışarıya yaptırmak bazen daha maliyetli olabiliyor ya da ihtiyacınız olan alt sistemi daha uzun sürede teslim alabiliyorsunuz; bazen de hiç alamayabiliyorsunuz. Geliştirdiğimiz ürünlerde, alt bileşen seviyesine kadar özgün çözümleri kullanmamızın arkasında bu durum da bulunuyor. Bu ürünlere kendi özgün ürünlerimiz diyebilmemizin; bunları maliyet etkin bir şekilde ve zamanında ortaya koyabilmemizin tek yolu da bu. Görev aldığımız birçok projeyi, gizlilik nedeniyle açıklayamıyorum, ancak şunu söyleyebilirim: Türk savunma ve havacılık sektörünün son dönemde yürütülen yurt içi ve yurt dışı projelerdeki yükümlülüklerini zamanında ve maliyet etkin bir şekilde gerçekleştirebilmesinde, Anova’nın da çok önemli bir payı var.

MSI Dergisi: Teslim ettiğiniz ürünlerde nasıl bir yerlilik oranına ulaştınız?
Dr. Emre ÖZTÜRK: Birçok farklı ürünümüzü bir alt bileşen olarak kullandığımız ECS’ler üzerinden örnek verecek olursam ECS’lerde yurt dışından tedarik ettiğimiz neredeyse hiçbir şey olmadığını, büyük bir memnuniyetle söyleyebilirim. Dışarıdan aldığımız en kayda değer bileşen, yüksek sıcaklık ve basınca dayanabilen, çok özel valfler. Bu valflerin tedarikinde de herhangi bir sorun yaşamıyoruz. Bunları da özgün olarak geliştirebileceğimizi biliyoruz; ancak yaptığımız planlar ve belirlediğimiz öncelikler arasında sıra henüz bunlara gelmedi.
İhracat Başarıları da Kaydedildi
MSI Dergisi: Ürünlerinizin dünyadaki yeri ve rakiplerine göre durumu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Dr. Emre ÖZTÜRK: Üzerinde çalıştığımız ürünlerin, yıllardır kullanılan, dünyanın önde gelen yabancı firmalarının olgun çözümleri olarak piyasada bulunan ürünlerle rekabet edebilecek seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Anova olarak bu alanlara yeni girsek de ilk aşamadaki hedefimiz, uluslararası rakiplerinden geri kalmayan, özgün çözümler ortaya koyabilmekti ve bunu da başardık.
Orta vadede ise avantajlı bir konumda olduğumuzu değerlendiriyoruz. Yabancı rakiplerimizin geliştirdiği ürünlerin bir bölümü, en az 10-15 sene önce geliştirilmiş çözümler. Dolayısıyla bize göre daha eski teknolojileri kullanıyorlar. Örneğin fanlarımız, daha güncel teknolojiler kullanıldığı için yabancı muadillerine göre yüzde 10-15 bandında daha verimli çalışıyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde, ürünlerimizin bir adım öne geçeceğini değerlendiriyoruz.
MSI Dergisi: Esnek Mermi Yolu ürün ailenizin dışındaki ürünleriniz doğrudan ya da dolaylı olarak ihraç edildi mi?
Dr. Emre ÖZTÜRK: Ürünlerimiz, üzerinde bulundukları sistemler ve platformlarla ihraç edildi. Bizim de açık kaynaklardan takip ettiğimiz kadarıyla ürünlerimiz; Asya, Uzak Doğu, Orta Doğu ve Afrika’daki çeşitli ülkeler tarafından kullanılıyor.
Esnek Mermi Yolu ürün ailemizde yakaladığımız ihracat başarısını, ECS ve yakıt sistemleri alanında geliştirdiğimiz ürünlerle de yakalamak istiyoruz. Biliyoruz ki ürünlerimiz, yurt dışı muadillerine göre üstün özelliklere sahip; fiyat ve temin süresinde de avantajlarımız var. Dolayısıyla yüksek talep görmeleri, bizim için sürpriz olmayacak. Bunun için yurt dışı satış kanalları oluşturmaya başladık. Umarım kısa sürede sektörle güzel gelişmeler paylaşabiliriz. Şunu da vurgulamak istiyorum: Biz, çözümlerimizle bir anlamda Türk savunma ve havacılık sektörünün daha üst seviyedeki ürünlerinin ihraç edilebilirliğine de katkıda bulunduk. Benzer çalışmaları, kendi özgün çözümlerini ortaya koymak isteyen dost ve müttefik ülkelerle de yapabiliriz.
Zorluklar, İş Tatminini de Getiriyor

MSI Dergisi: Ürünleşme süreci, Anova’nın kurumsal gelişimini nasıl etkiledi?
Dr. Emre ÖZTÜRK: MSI Dergisi’nde yayınlanan 10 yıl önceki bir söyleşide, Anova’nın ekibini 36 kişi olarak telaffuz etmişiz. Bugün ise personel sayımız, üretimle beraber 220’nin üzerine çıktı. Anova bugün, bir ürün ile ilgili ihtiyacın ortaya çıkmasından, envanterdeki ürünlere entegre lojistik destek vermeye kadar uçtan uca çözüm sunabilen bir noktaya geldi. Bu kapsamda tasarım, simülasyon, test, kalifikasyon, sistem mühendisliği, kalite, konfigürasyon, güvenilirlik gibi özel mühendislik alanlarının yanı sıra entegre lojistik destek gibi bir dizi alanda da ekiplerimiz oluştu.
MSI Dergisi: Yetişmiş elemanların kurumda tutulamaması, sektör firmalarının karşılaştığı bir sorun. Anova böyle bir sorun yaşıyor mu?
Dr. Emre ÖZTÜRK: Anova’da arkadaşlarımıza, yetki ve sorumluluk vermekten çekinmiyoruz. Mühendislerimize de hata yapmalarına imkân veren bir çalışma ortamı sunuyoruz. Mühendisleri bir iş yerinde tutan etmenlerden birinin de bu olduğuna inanıyoruz. Bir arkadaşımız hata yaptığında, bunun kök sebebine inip bundan dersler çıkartabiliyoruz. “Hata yaparak öğreneceğiz. Siz riskleri önden paylaşın. Biz tedbirlerimizi alalım. Hatalar olduğunda dersler çıkartalım ve bunları tekrarlamayalım. Bir kurum hafızası oluşturalım.” diyoruz. Mühendislere bu rahatlığı verdiğimiz zaman, onlar da bu sorumlulukla zaten en doğru şekilde planlamalarını yapıyorlar.

Tabii ki burada yaptığımız işin; süreçlerimizin, uyguladığımız standartların, geliştirdiğimiz ürünlerin uluslararası bir karşılığı olduğu için çalışanlarımızın yurt dışında da rahatlıkla iş bulabilmeleri mümkün. Zaman zaman bizden ayrılanlar da oluyor. Yine de mühendislik açısından çözülmesi çok zor problemlerle uğraşıyor olmamız ve sağladığımız çalışma ortamı, önemli bir fark yaratıyor ve mühendislerimiz, Anova’dan kolay kolay ayrılmıyor.
MSI Dergisi: Yakın dönemde sektöre tanıtmaya hazırlandığınız yeni bir ürününüz ya da ürünleriniz var mı?
Dr. Emre ÖZTÜRK: Hem mevcut ürün ailelerimize yeni üyeler kazandırmak hem de bunların dışında, yeni alanlarda ürünler ortaya koymak için çalışmalarımız sürüyor. Bu yeni alanlardaki ürünler de sektörün ihtiyaçlarıyla bizim kabiliyetlerimizin kesiştiği noktalarda yer alan çözümler olacak. Bu kapsamda yeni ürünlerimizin lansmanını, bu yılki SAHA EXPO’da yapmayı hedefliyoruz.
Ayrıca ürün ailelerimize yönelik markalaşma çalışmaları da yürütüyoruz. Bu markaların lansmanlarını da önümüzdeki dönemde katılacağımız sektörel etkinliklerde yapacağız.
Anova Kurucu Ortağı Dr. Emre Öztürk’e, zaman ayırıp sorularımızı cevaplandırdığı ve verdiği bilgiler için okuyucularımız adına teşekkür ediyoruz.