Bu sayımızın kapak dosyasında, sualtı akustiği alanındaki geniş ürün portföyüyle dikkat çeken ARMELSAN’ı konuk ediyoruz. Kullanıcılara, sualtı akustik sistemlerinin yanı sıra insansız sualtı araçlarını da kapsayan bir dizi çözüm sunan ARMELSAN, bu yıl kuruluşunun 10. yıldönümünü kutluyor. Firma, sadece savunma sanayisine değil Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) için yaptığı çalışmalarla enerji sektörüne de hizmet veriyor.

Görece genç bir firma olsa da ARMELSAN, ekip üyelerinin tecrübesi sayesinde, özellikle son yıllarda yaptığı çalışmalarla sualtı akustiği alanında ciddi bir ürün yelpazesi ortaya koymayı başardı. Yürüttüğü sonar sistemi proje sayısı açısından Türkiye’de ilk iki firmadan biri konumunda olduklarının altını çizen ARMELSAN Genel Müdürü Can Emre Bakım, bu alandaki ana ürünleri olan; ARAS-2023 Dalgıç Tespit Sonarı, MELİS-2071 Karinaya Monteli Sonar, NUSRAT-1915 Mayın Avlama Sonarı, ORKUN-2053 Helikopter Daldırma Sonarı ve Düşük Frekanslı Aktif Sonar (DÜFAS) ile dünya çapında rekabet edecek bir ürün gamına ulaşacaklarını vurguluyor.
Bakım, var olanı tekrar etmek yerine, kullanıcı ihtiyaçlarını en iyi karşılayacak çözümü ortaya koyma iddiasıyla rekabette fark yaratmaya odaklanan firmanın ürün geliştirme stratejisini şöyle anlatıyor:

“Amacımız hiçbir zaman var olan bir ürünü tekrar geliştirmek ya da Türkiye’nin sınırlı kaynaklarını, aynı şeyleri tekrarlayarak harcamak olmadı. Ürün geliştirirken hep şu soruların cevaplarını aradık: ‘Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın neye ihtiyacı var ve bu ihtiyaç karşılanıyor mu? Dünyadaki teknolojik gelişmeleri barındıran çözümler sunabilir miyiz? Yerlilik oranını arttırabilir miyiz? Maliyetleri düşürebilir miyiz?’ Ürün geliştirme kararlarımızı, bu soruların cevapları doğrultusunda veriyoruz.
Bu tabloda da ürünlerimiz; Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın ihtiyacını en iyi şekilde karşıladığı, daha güncel teknolojileri kullandığı, daha maliyet-etkin olduğu ve çok daha hızlı bir şekilde hazır hale geldiği için tercih ediliyor.”
ARMELSAN söyleşisinde dikkatimizi çeken bir diğer konu da “egosistem değil ekosistem” söylemi oldu. ARMELSAN’ın, KAŞİF iş sınıfı uzaktan kumandalı sualtı robotunu, ekosistemindeki firmalarla yaptığı iş birliği sayesinde 6 ay gibi -ARMELSAN yetkilileri tarafından rekor olarak nitelendirilen- kısa bir süre zarfında ortaya çıkarması ve hemen akabinde de KAŞİF’in, TPAO’nun 2 gemisinde hizmete girmesi de bu söylemin kanıtı niteliğinde.

Bu noktada “KAŞİF 3” sürümü geliştirilen KAŞİF’e ayrı bir parantez açalım ve sözü yine Bakım’a bırakalım:
“KAŞİF, sadece geliştirildiği şartlarla ve geliştirme süresiyle bir başarı hikayesi değil; aynı zamanda ROV alanında hibritleşme konusunda da öncü bir ürün. ROV’lar, geleneksel olarak hidrolik sistemlere sahiptir. KAŞİF ise elektrikli motorlarıyla hem hidrolik hem de elektrikli tahrikin kullanıldığı hibrit bir ROV. Hibrit ROV’lar arasında da hem sahada kendini ispatlamış bir ürün olarak hem de rakiplerinin yarısı kadar kısa teslimat zamanıyla öne çıkıyor. Teknolojik gelişmelerle önümüzdeki 5 yıl içinde, ROV’ların tamamen elektrikli olacağı öngörülüyor ve biz de bu geleceğe şimdiden hazırız.”
Bakım, ARMELSAN’ın, insansız sualtı araçlarının yanı sıra sualtı akustiği alanındaki faaliyetlerini geleceğe taşımak için de önemli çalışmalar yaptığına dikkat çekiyor:
“Özellikle fark yaratacak, ‘oyun değiştirici’ tabir edilen teknolojiler üzerinde çalışıyoruz. Örneğin güç elektroniği sistemlerinin daha verimli hale gelmesiyle artık sürekli yayın yapabilen sonarların (continuous active) geliştirilebilmesi mümkün hale geldi. Bu konuda çalışıyoruz. Tek bir yapının yayın yapıp dinlediği monostatik sonarlar yerine, birden çok yerden yayın yapıldığı ve bu yayınlardan dönüşlerin bir arada değerlendirildiği multistatik yapılara da geçiş var. Bu konuda da yürüttüğümüz projeler var.”

Tüm bu çalışmalarda ARMELSAN’ın ulaştığı yerlilik oranları da dikkat çekici. KAŞİF’te yaklaşık yüzde 65 yerlilik oranına ulaşan firma, sonarlarda ise yüzde 80-90’lara ulaşmış; hatta geçmiş durumda.
ARMELSAN, bu başarılarını, çok yakında imzalamayı beklediği ihracat sözleşmeleri ile taçlandırmak için de gün sayıyor.
ASELSAN Rüzgârını Arkasına Alan BİTES, Global Bir Marka Olma Yolunda Emin Adımlarla İlerliyor
Sektörün yakından tanıdığı bir isim olan BİTES Genel Müdürü Uğur Coşkun da bu sayımızın bir diğer konuğu oldu. Coşkun ile hisselerinin yüzde 51’i 2019 yılı başlarında ASELSAN tarafından satın alınan BİTES’in yaşadığı değişimi ve gelişimi konuştuk.

BİTES, ASELSAN iştiraki olarak geçen 3 yılda, hem kurumsal yapısında hem de faaliyet alanlarında ciddi bir gelişim gösterdi. Eğitim ve simülasyon teknolojileri alanında sunduğu çözümlerle sektör genelinde tanınan bir KOBİ olmaktan çıkan BİTES’in, artık teknoloji geliştirmeye ve ürünleşmeye odaklanmış, global bir marka olma vizyonu ile çalışan bir firmaya dönüştüğünü görüyoruz.
Konunun kurumsallaşma boyutuna büyük önem veren Coşkun, şunları söylüyor:

“Şu anda çalışmakta olduğumuz alanların hepsinde, ASELSAN’ın hissedar olmasından önce de küçük ya da büyük, bazı adımlar atmıştık. ASELSAN’ın hissedar olmasıyla birlikte, bu alanlarda daha çok uzmanlaşma ve derinleşme fırsatı bulduk. Ayrıca finansal raporlama, proje yönetimi, mühendislik yönetimi gibi alanlarda kendimizi geliştirdik. ASELSAN gibi, dünyanın en büyük 50 savunma firması arasında yer alan bir sektör deviyle yakın çalışmanın gerektirdiği kurumsal yapılarımızı oluşturduk ya da var olan yapılarımızı kuvvetlendirdik. Bunların arasında; hukuk, kalite, stratejik yönetim ve iç iletişim gibi birimlerimiz bulunuyor. Şu anda, yaklaşık 500 kişiyiz; ancak kurumsal yapımız, çok daha büyük bir ekibin gereksinimlerini karşılayabilecek bir seviyeye geldi.”
Türk savunma ve havacılık sektöründe, BİTES’in büyüklüğüne erişen firma sayısı, henüz istenilen seviyede değil. Sektör piramidinde, çalışan sayısı 50 ila 200 arasında değişen çok sayıda firma var. Fakat piramidin ortasıyla tepesi arasında, çalışan sayısı 200’ü geçen firma sayısı hala çok az. Son dönemde bu seviyeye yükselebilmiş; strateji, kurumsal kaynak yönetimi, insan kaynakları, kalite ve alt yüklenici yönetimi ve benzeri kurumsal yapılarını oturtmuş çok fazla oyuncunun olmadığı bir ortamda BİTES, bu alandaki önemli bir boşluğu dolduruyor.

Bu konuyla ilgili olarak “Sektörümüz için önemli bir görevi yerine getirdiğimizi değerlendiriyorum.” şeklinde konuşan Coşkun, BİTES’in, dünyadaki güncel teknolojileri takip eden ve hatta bazı alanlarda liderlik edebilecek potansiyele sahip olduğunu söylüyor:
“BİTES, teknoloji odaklı bir şirket ve bu niteliğimize büyük önem veriyoruz. Üzerinde çalıştığımız teknolojiler, başta arttırılmış gerçeklik ve yapay zekâ olmak üzere, dünya genelinde de güncel olan teknolojiler. Bu alanlarda, dünya ile aynı anda çalışmalar yapıyoruz. Günceli takip etmenin ötesine geçip belli alanlarda liderlik etme potansiyeline de sahibiz. Doğru ürünleri, doğru zamanda ve rakiplerimizden önce çıkartarak küresel pazarda avantajlı konuma gelebiliriz. Bu açıdan baktığımızda, BİTES, yenilikçi teknoloji alanlarındaki eğilimleri takip eden, bu alanlarda Ar-Ge ve inovasyon faaliyetleri yürüten ve ihracat potansiyeli yüksek ürünler ortaya koymayı hedefleyen bir şirket aynı zamanda. Bu kapsamda pazar dinamiklerini doğru analiz ederek, henüz bir talebin oluşmadığı, bir siparişin gelmediği konularda da yatırımlar yapıyoruz.”

Yola bir KOBİ olarak başlayan BİTES, projelerinde alt yüklenici kullanımına da büyük önem veriyor. Sözü, bu sektörde bir KOBİ olmanın ne demek olduğunu çok iyi bilen bir isim olan Coşkun’a bırakalım:
“Onları çok iyi anlıyoruz ve desteklerimizi de bu doğrultuda kurguluyoruz. KOBİ’lerle beraber yükselmemiz gerektiğine inanıyoruz ve bu konuda örnek olmak istiyoruz.”
ASELSAN’ın hissedar olmasının ardından, ciddi bir ivmeyle ilerleyen BİTES, ASELSAN ile yürüttüğü projeler ve oluşturulan kurumsal yapı sayesinde, farklı rüzgârlardan etkilenmeyen, sürekli yön değiştirmek durumunda kalmayan, istikrarlı, uzun dönemli stratejilerle hareket eden ve gerekirse çok daha büyük bir insan kaynağını istihdam edebilecek ve küresel bir oyuncu olma potansiyeline sahip bir şirket olarak yoluna devam ediyor.
Gürbağ Savunma ve Teknoloji, Türkiye’nin İhtiyaç Duyduğu Ürünlerle Büyüyor

Sektörün son dönemde yıldızı parlayan firmalarından biri de Gürbağ Grup şirketlerinden biri olan ve 2020 yılının son çeyreğinde Ankara’da faaliyetlerine başlayan Gürbağ Savunma ve Teknoloji. Sektörün ihtiyaç duyduğu alanlarda özgün ürünler ortaya koyan firmanın, birden fazla faydalı yükü, iki ayrı eksende ve birbirinden bağımsız olarak yönlendirebilme kabiliyetine sahip bir pan-tilt sistemi olan GSPT-DUAL’in yanı sıra silah taşıyan personelin hayatını kolaylaştıracak uzun namlulu silah taşıma aparatı Si-Ta Molle gibi çözümleri de bulunuyor.

Özellikle savunma sanayisinin lokomotif firmalarınca ithal edilen bileşenleri ikame edecek sistemler üzerinde çalışan firma, bu yılın ilk çeyreğinde, OSTİM Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan 2 bin metrekare kapalı alana sahip yeni bir tesisi daha hizmete aldı. Ar-Ge ofisine ek olarak yapılan bu yatırımla beraber montaj hattını ve üretim hattını aktifleştiren firma, sektörün mekanik ve elektromekanik ihtiyaçlarına hızlı bir şekilde cevap verebilmeyi amaçlıyor.
SEDEC Fuarı için Son Düzlük
Sektörün önde gelen etkinliklerinden biri olan ve 28-30 Haziran tarihlerinde, Ankara’da düzenlenecek SEDEC fuarı için de çok az zaman kaldı.

Hazırlık aşamalarında sona yaklaştığımız MSI Dergisi SEDEC 2022 Özel Sayısı’nı da okuyucularımızla buluşturacağımız etkinliğe ilişkin olarak SEDEC yetkilileri, çok sayıda yabancı heyeti Ankara’da ağırlamaya hazırlandıklarının altını çiziyor. Yakından takip edeceğimiz fuarın ardından hazırlayacağımız özel dosyada, fuarda öne çıkanların yanı sıra gözden kaçanlara da yer vereceğiz. Bu içerikler, MSI TDR ve AMAC Magazine’de İngilizce olarak da yayınlanacak ve sektörün yabancı paydaşlarına da ulaştırılacak.

Mayıs ayının öne çıkan gelişmelerini sizlerle paylaşacağımız Haziran sayısı ile gelecek ay yeniden birlikte olmak dileğiyle.
Ümit Bayraktar
Genel Yayın Yönetmeni