M. Haluk BAYBAŞ / mhbaybas@gmail.com
Em. Deniz Kurmay Kıdemli Albay
“Denizlere hâkim olan cihana hâkim olur.”
Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa
Denizlerdeki bir sorunun kuvvet yoluyla çözümü, sadece güçlü ve dengeli bir deniz kuvveti ile mümkün olabilir. Bazı kanıların aksine, ne hava araçları ne de hava savunma sistemleri ile denizlerdeki hak ve menfaatleri korumak ya da denizleri kontrol etmek mümkündür. Hava gücü çok önemlidir; yerinde kullanıldığında çok etkilidir; ancak bir destek unsurudur, asıl unsur değildir.
Kara ve deniz harekâtında amaç, hedef bölgenin elde tutulabilmesidir. Bir yeri kontrol edebilmek, orada sürekli var olmayı gerektirir. Uçaklar, bombardıman yapıp üslerine dönerler; sürekli olarak hedef bölgesinde bulunamaz; deniz veya kara sahasını elde tutamazlar. Bu itibarla hava gücü, tek başına yeterli olmaz. Tarih, bunun örnekleri ile doludur. Vietnam Savaşı da bunlardan biridir.[i] Onca bombardımana rağmen askeri ve siyasi hedeflere ulaşılamamıştır. Günümüz teknolojisi ve hava araçlarının yeteneklerine rağmen eğer hava gücü tek başına yeterli olsaydı ABD, Rusya, Çin, İngiltere, İtalya, Kore Cumhuriyeti vb. diğer ülkeler, deniz kuvvetlerine bu kadar yatırım yapar mıydı? Bu itibarla Mavi Vatan ve ötesinin kontrolü için, öncelikle güçlü bir deniz kuvveti şarttır.
Donanmalar; sahip oldukları esneklik, uzun süreli harekât yeteneği, idame edilebilir ateş gücü, kendi kendine yeterlik, hareketlilik, açık denizleri serbestçe kullanabilme, kriz alanlarına intikal için geçiş izni gibi kısıtlamalara tabi olmama özellikleri paralelinde, bir krizde, başlangıçtan itibaren, en etkin ve esnek şekilde kullanılabilen kuvvetlerdir.[ii] Gemiler, 24 saat esasına göre kesintisiz olarak hareket halinde olduklarından, makul sürelerde, çok uzun mesafeler katedebilirler. Örneğin, harekât sürati (≈18 knot) ile 24 saatte, 400 deniz milinden fazla mesafe yol alabilirler ki; kıyas için, Türkiye ile Mısır sahilleri arası, yaklaşık 300 deniz milidir. Doğası gereği, başka hiçbir kuvvet, bu özellikleri bir arada sağlayamaz. Silahlı gücünüzü, dünyanın herhangi bir ülkesinin karasuları sınırına kadar, hiçbir yabancı otoriteden izin almadan, başka hangi vasıtayla götürebilir ve orada dilediğiniz kadar kalarak stratejik caydırıcılık sağlayabilir; gerektiğinde müdahale edebilirsiniz? Sadece güçlü bir deniz kuvveti ile…
Kaynakların etkin ve verimli kullanılabilmesi için, dengeli bir kuvvet yapısı hedeflenmelidir. Denge ile kastettiğimiz, harekât alanında öngörülen veya öngörülemeyen ihtiyaçları karşılayabilecek geniş bir yelpazedeki yeteneklere sahip olmaktır. Ne kadar farklı yetenek ve kabiliyete sahipseniz, harekât esnasında karşılaşacağınız türlü sorun ve güçlüklere karşı o kadar kolay ve çabuk çözümler bulabilirsiniz. Deniz kuvvetlerinde suüstü, sualtı, hava, amfibi unsurlar gibi çok çeşitli yeteneklere sahip birlikler vardır. Her farklı yetenek, savaş alanında, komutan ve karargâhlara esneklik ve üstünlük sağlar. Bu nedenle, tüm unsurların belirlenen stratejiler çerçevesinde dengeli bir şekilde envanterde olmasına özen gösterilmelidir. Kuvvet yapılanmasında; keşif, gözetleme, suüstü harbi (SUH), denizaltı savunma harbi (DSH), hava savunma harbi (HSH), denizaltı harekâtı, SAT/SAS harekâtı, karaya taarruz, mayın harbi, elektronik harp, amfibi harekât, asimetrik tehdit vb. birçok görev fonksiyonunun dikkate alınması gereklidir. Belirlenen deniz kuvvetleri stratejisine göre, her görev fonksiyonundan ne oranda ihtiyaç duyulacağı tespit edilmeli; gerekli tüm yetenekler, asgari yeterli miktarda ve mümkün olduğunca eşgüdümlü olarak kazanılmalı; kuvvet planlaması bu doğrultuda yapılmalıdır. Zira bir saatin çarkları gibi büyüklü küçüklü hepsi gereklidir.
Takip edilecek deniz stratejisi çerçevesinde, MSI Dergisi’nin 198’inci (Eylül 2020) sayısındaki yazımızda belirttiğimiz gibi zayıf donanmalar, ancak denizden vazgeçirme yapabilirken, deniz kontrolü için daha güçlü donanmalara; birbirinden farklı yeteneklere ve fonksiyonlara ihtiyaç vardır. Deniz kontrolü için temelde güçlü suüstü filosuna, bunun için de büyük muharip gemilere ihtiyaç olduğunu ifade etmiştik.

Deniz Kontrolü için Büyük Suüstü Gemisi: Yüzen Kale
Büyük muharip gemiler, güçleri, kıymetli oluşları ve prestijli görünüşleri ile tarih boyunca deniz kuvvetlerinin üstünlüklerinin göstergesi olmuştur.[iii] Donanmalar sınıflandırılırken genelde büyük muharip gemilerin sayıları dikkate alınmıştır. Çin’in, sayı olarak ABD’den daha fazla gemisi olmasına rağmen, ABD’nin büyük muharip gemi adedinde önde olması, stratejistler tarafından, ABD donanmasının daha üstün olduğu kabulünü getirmektedir.[iv]
Son 20 yıl içinde, dünya donanmalarının daha büyük gemilere yöneldiği; ayrıca gemi sınıflarındaki tonajların arttığı görülmektedir. 1945 yapımı bir muhrip (destroyer), sadece 3.000 ton iken bugün 8-9 bin tona; fırkateynler, 3.000 tondan, günümüzde 6-7 bin tona erişmiş durumdadır. Birçok sebep arasında, deniz literatüründe ifade edildiği şekliyle “çeliğin ucuz, havanın ücretsiz oluşu (steel is cheap and air is free)” yanında, büyük geminin o oranda pahalı olmaması gelmektedir.[v] Burada söylenmek istenen, bir gemiyi büyük inşa etmek için gerekli temel madde olan çeliğin, diğer malzeme ve bileşenlerle kıyaslandığında daha ucuz olması; bu nedenle de büyük gemi yapmanın, birçok ilave fayda neticesinde, daha maliyet-etkin olduğudur. Şimdi bu faydaları inceleyelim.
Büyüklük, her konuda daha dirençli ve “duruş gücü”[vi] daha yüksek bir gemi anlamına gelmektedir. Bu direnç, hem ağır deniz ve hava şartlarına hem de muharebede alınan isabetlere dayanmayı ifade etmektedir. Büyük gemilerin, kapsamlı mukavim tekne yapıları ve birçok su geçirmez bölmesi sayesinde, duruş güçleri en üst seviyededir. Tecrübeyle sabittir ki; boyu, özellikle 130 metreden kısa fırkateynler, sert deniz şartlarında daha fazla yıpranırlar; bunun da hem personel hem de silah ve sistemler üzerinde olumsuz etkileri olur. Bu nedenle deniz kontrolünün tesis ve idamesi için, denizlerde uzun süre görev yapabilecek büyüklük ve kudrette gemilere ihtiyaç vardır.
Büyük gemilerin, “vuruş gücü” olarak tanımlanan taarruz ve ateş güçleri de misli ile daha fazladır ki; taktik sahada muharebe üstünlüğünün temelini, ateş gücü teşkil eder. Büyük gemilerin mühimmat ve füze kapasiteleri, arka arkaya birkaç muharebeyi karşılayacak ve harekâtın temposunu arttırmaya yetecek miktardadır. 110 metrelik bir fırkateyne, tipik olarak 16 adet dikey lançer hücresi yerleştirilirken 145 metrelik fırkateyne 48; 160 metrelik fırkateyn ya da muhribe ise 64 hücreli dikey lançer yerleştirilebilmektedir. Arada, harbin seyrini tamamen değiştirecek oranda farklar vardır. Benzer kapasite farklılığı, diğer tip mühimmatlar için de geçerlidir. Bazen elde kalan son bir füze, torpido ya da top mermisi, geminin kaderine etki edebilir. Askeri kuramcı Carl von Clausewitz’in belirttiği gibi; “Savaş, bir belirsizlikler dünyasıdır.”[vii] O nedenle her türlü silah, mühimmat ve donanım açısından azami düzeyde hazırlıklı olmak evladır. Harekât esnasında, istenilen zaman ve yerde, azami ateş gücünü toplayabilmek esastır. ABD, gelecek nesil muhriplerinin ateş gücünü nasıl arttırabileceğini düşünmektedir[viii] ki; mevcut muhripler olan Arleigh Burke sınıflarında, 96 adede varan dikey lançer hücresi bulunmaktadır.
Muhrip ve büyük fırkateynlerin yüksek güdümlü füze kapasitesi, onlara çok farklı bir özelliği daha kazandırmaktadır. Kara hedeflerine taarruzlarda, yüksek miktarlarda füze kullanılması gerekmektedir. 1991’deki Körfez Savaşı’nda, Amerikan suüstü gemilerinden, toplam 276 adet; 10 Eylül 1995’te, USS Normandy isimli Ticonderoga sınıfı kruvazörden; “Kararlı Güç Harekâtı” kapsamında, tek bir hedef için 13 adet Tomahawk füzesi ateşlenmiştir.[ix] Buradan da anlaşılacağı üzere, yüksek ateş gücü için büyük fırkateyn, muhrip ve hatta kruvazörlere ihtiyaç duyulmaktadır.

Diğer önemli bir üstünlük de büyük gemilere daha büyük radar, sonar vb. sensörler yerleştirilebilmesidir. Bunlar, yüksek güç kapasiteleri sayesinde, tespit menzillerini misliyle arttırmaktadır. Örneğin, küçük fırkateynlere takılan SMART-S radarının uçak tespit menzili, azami 200 km (110 nm)[x] iken, muhrip ve büyük fırkateynlere takılabilen SMART-L radarının menzili ise 480 km’dir (260 nm)[xi]. Hatta SMART-L radarının menzili, balistik füze savunması için kullanıldığında, 2.000 km’ye kadar çıkmaktadır. SMART-L radarı gibi sensörlerin, büyüklükleri nedeniyle küçük fırkateynlere yerleştirilmesi mümkün değildir.
Sensör menzillerindeki farklar, harpte bir komutana çok büyük üstünlükler sağlamaktadır. Bir hedefe silahla angaje olabilmek için, hedefi ilk önce tespit, daha sonra da teşhis etmeniz gerekmektedir. Ne kadar uzaktan tespit ve teşhis ederseniz o kadar çok hedefe daha erken angaje olabilme fırsatınız olur.
Keza DSH silah, sistem ve sensörleri de büyük fırkateyn ve muhriplerde daha üstün ve çeşitlidir. Çıkış gücü daha yüksek, karinaya monteli düşük frekanslı aktif sonarları yanında, yedeklenebilir pasif veya aktif dizin sistemleri ile çok uzaklardan denizaltıları tespit etme kabiliyetleri vardır. Düşük frekans ve yüksek çıkış gücü için büyük sonar transdüseri, bunun için de büyük gemi şarttır.
Büyük fırkateyn ve muhriplerin; yakıt, yedek parça, yiyecek vb. lojistik ve depolama kapasiteleri de misliyle fazladır. Bu sayede, büyük fırkateyn ya da muhrip, küçük fırkateyne nazaran, yakıt ikmali yapma gereği duymadan, daha uzun süre harekât icra edebilir. Ayrıca, lojistik malzeme kapasitesinin fazla olması, geminin kendi kendine yeterliliğini üst seviyelere çıkarmaktadır. Örneğin, seyirde ya da görevdeyken küçük gemide yapılamayacak onarımlar, yedek parça ve onarım malzeme kapasitesi yüksek olan büyük gemilerde yapılabilmektedir. Tüm bu lojistik faktörler sayesinde, büyük fırkateyn ya da muhripler, gönderildikleri görev yerlerinde aylarca kalabilirler. Harekât alanına gidiş-geliş için, ilave yakıt harcamasından da tasarruf edilmiş olur.

Büyük fırkateyn ve muhripler, doğal olarak daha büyük helikopterleri konuşlandırabilecek kapasiteye sahiptir. Büyük helikopterler, yüksek motor güçleri ve dayanıklılıkları sayesinde, sert hava şartlarında görev yapabilirler. Bu husus da özellikle suüstü ve denizaltı savunma harbinde geminin performansına ilave katkı sağlar.
Diğer bir konu da komuta kontrol ve iletişim imkânlarının çok daha fazla ve çeşitli olduğu büyük gemilerin, üst komuta karargâhlarına, daha uygun şartlarda ev sahipliği yapabilmesidir. Bu tarz gemiler, çoğunlukla amiral rütbesindeki görev grup komutanlarına ev sahipliği yapan sancak gemileridir. İlave personel için, uygun şartlarda yaşam yerleri ve üst karargâhın harekâtı yönetebileceği geniş komuta kontrol ve iletişim yeteneklerini haiz Taktik Harekât Merkezleri’ne sahiptirler. Bu sayede, operatif seviyedeki müşterek bir harekâtın komuta kontrolü de yapılabilir.
Diplomasinin desteklenmesinde, deniz kuvvetlerinin; liman ziyaretleri, sancak-varlık gösterme, ileride konuşlanma, zorlama, caydırma gibi birçok rolü bulunmaktadır.[xii] Özellikle liman ziyaretlerinde, gemilerin büyüklükleri dikkat çekmektedir. Bölgedeki diğer donanma unsurlarından 30-40 metre daha büyük gemilerin azametli duruşları, psikolojik üstünlük ile diplomatik etki ve caydırıcılığı arttırmaktadır.
Büyük fırkateyn ve muhripler, uzun süren hizmet ömürleri boyunca, geniş alan ve hacimlere sahip olmaları sayesinde; çeşitli tadilat, ilave ve geliştirmelere daha elverişlidir. Keza, yakın gelecekte harekât alanlarında görmeye başlayacağımız ve mühimmat maliyetleri çok düşük olan elektromanyetik top ve lazer sistemleri, yüksek miktarda elektrik enerjisine ihtiyaç duymaktadır. Bu enerjiyi de ancak yeterli jeneratörü taşıyabilecek büyük fırkateyn ve muhripler sağlayabilecektir.

Büyük Suüstü Gemileri ile İlgili Yanılsamalar
Bu ve benzeri üstünlüklerine rağmen bazı çevreler tarafından, büyük gemilerin; manevra yeteneğinin zayıf olması, kolay hedef olması, maliyetinin aşırı yüksek olması veya bakım ve idame masraflarının çok fazla olması gibi argümanlar ileri sürülmektedir. Bunlar, kanaatimizce gerçekçi temellere dayanmayan yanılsama veya abartmalardır.
Manevra kabiliyeti kapsamında bakıldığında, açık kaynaklarda; İspanya’nın 145 metrelik Alvaro De Bazan fırkateyninin sürati 29 knot; 118 metrelik MEKO sınıfı fırkateynin sürati ise 32 knot olarak görülmektedir. Açık deniz harekâtında, sensör menzillerinin 250 deniz miline, suüstü taarruz menzillerinin 100 milin üzerine çıktığı bir ortamda, seyir süratindeki 3 knot’lık fark, harekâta katkı açısından önemli bir mana ifade etmemektedir. Önemli olan, askeri stratejinin zaman-mekân-kuvvet faktöründe, gemilerin stratejik konuşlanmasının, üst karargâhlar tarafından, zamanında ve doğru bir şekilde planlanmasıdır. Çoğu zaman da gemiler, bu azami sürati, çeşitli teknik ve lojistik nedenlerle uzun süreler yapmak istemezler. Açık denizlerde, süratten ziyade denize dayanıklılık, tercih edilmesi gereken faktördür. Aslında büyük fırkateyn ve muhripler, fırtınalı denizlerde, küçük fırkateynlere nazaran daha süratli hareket edebilir ve daha stabildir.
Kolay hedef olma argümanı da aslında küçük fırkateynlerden kalma bir hassasiyettir. Zira yukarıda açıkladığımız üzere, küçük fırkateynlerin, doğal olarak, hem sensörleri daha zayıf hem de mühimmat kapasiteleri daha azdır. Bu durum, gemilerin olabildiğince kendilerini gizlemesi ve yerinin belli olmamasına çalışması ile sonuçlanmaktadır. Diğer taraftan büyük fırkateyn ve muhripler, her türlü tehdide karşı kendilerini çok daha iyi koruyabilecek silah, sensör, mühimmat ve yeteneklere sahiptir. Bu nedenle gizlenmeye olan gereksinimleri çok daha azdır. Bununla birlikte, geminin 30-40 metre daha büyük olması, tespit edilme menzilini aynı oranda artırmamakta; hatta hem radar hem de kızılötesi görünmezlik teknolojileri sayesinde, daha da düşük olabilmektedir. ABD’nin, 190 metrelik ve yaklaşık 16.000 tonluk Zumwalt sınıfı dev muhribi, öncekilerin 50’de biri kadar radar kesit alanına sahiptir.[xiii] Yine de İHA’ların yaygınlaşması, ağ merkezli bilgi sistemlerinin gelişmesi, deniz platformlarının tespit edilmelerini çok daha kolay bir hale getirmektedir. Bu nedenle duruş ve vuruş gücü ön plana çıkmaktadır. Uzun menzilli hava radarı ve 64 hücreli dikey lançeri[xiv] olan bir muhrip ya da büyük fırkateyn, 250 deniz mili yarıçapındaki bir hava sahasını kontrol ederek, basit bir hesapla 50‑60 uçağı (hava hedefini) etkisiz hale getirebilecek bir potansiyele sahiptir ki; bu da hemen hemen iki filo uçak demektir.

Açık kaynaklarda yer alan maliyetlere bakıldığında, üzerine konan silah ve sistemlere göre değişkenlik gösterse de büyük fırkateyn veya muhrip ile küçük fırkateyn arasında, yüzde 50 ile yüzde 80 arasında bir fark olduğu görülmektedir. Yukarıda saydığımız harekât ve lojistik üstünlükler dikkate alındığında, bu farkın maliyet-etkin olduğu kıymetlendirilmektedir. Şöyle ki sadece dikey lançer kapasitesi açısından baktığımızda; küçük fırkateynde 16 adet dikey lançer hücresi bulunurken 160 metrelik bir gemide, bunun 4 katı, yani 64 adet dikey lançer hücresi olduğunu belirtmiştik. Diğer bir ifade ile sadece mühimmat açısından benzer etkiyi yaratabilmesi için 1 büyük fırkateyn veya muhrip yerine, 4 küçük fırkateyn görevlendirilmelidir. 4 fırkateynin toplam yakıt, personel vb. masrafları da dikkate alındığında, büyük geminin, çok daha maliyet-etkin olduğu açıkça görülmektedir. Küçük fırkateynin ağır deniz ve hava şartlarından daha fazla etkilenip performansının düşmesi de diğer bir olumsuzluktur ki; bu gemi sayısının arttırılması ile giderilemeyecek bir zafiyettir.
İşletme-bakım maliyetlerinin çok fazla olacağı konusu da tartışmalıdır. Gemilerin en önemli masraf kalemlerinden biri yakıt sarfiyatıdır. Büyük fırkateyn veya muhriplerin makine konfigürasyonları, küçük fırkateynlerle benzer olduğundan (2 gaz türbini ve 2 dizel makine vb.) yakıt sarfiyatlarında, yüzde 30 oranında bir artış olacağını söyleyebiliriz. Ancak yakıttaki bu artışla duruş gücü daha yüksek, ateş gücü ise 4 kat daha fazla olan bir gemi harekât alanında konuşlandırılabilecektir. Bunu matematiksel olarak modellediğimizde; 1 küçük fırkateyn, 100 ton yakıt harcaması ile 16 adet füze taşırken, 1 büyük fırkateyn veya muhrip, 130 ton yakıt harcamasıyla 64 füze taşımaktadır. Maliyet-etkinliğe, füze başına harcanan yakıt olarak bakıldığında, büyük fırkateyn, 3,07 kat daha maliyet‑etkindir. Ayrıca, aynı ateş gücü için 4 küçük fırkateyn bulundurulması durumunda, yakıt sarfiyatı yanında, personel maliyeti de yaklaşık 4 kat daha fazla olacağından, büyük fırkateynin, 12 kat daha maliyet-etkin olduğunu söyleyebiliriz. Burada etkinlik açısından, yukarıda bahsettiğimiz; ancak hesaba katmadığımız komuta-kontrol ve iletişim yetenekleri, lojistik ve diğer mühimmat kapasitesi vb. üstünlükler de dikkate alındığında, büyük fırkateynin çok daha maliyet‑etkin olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, bir muhrip yerine 4 fırkateyn görevlendirmek de her zaman mümkün olmayabilir. Mesela, ANADOLU’nun merkezinde olacağı Açık Deniz Görev Grubu’nda, en az 2 adet muhrip bulunması gerekiyor ki; bunları ikame etmek için 8 küçük fırkateynin görevlendirilmesi, birçok açıdan makul ve mümkün değildir.
Büyük gemide; radar, sonar, elektronik harp, makine vb. hemen hemen aynı sayıda; ama daha güçlü ve sağlam sensör ve donanım olacağından, bunların bakım ve idamesinde de bariz bir farklılık olmayacaktır. Bilakis, geminin sert deniz şartlarından daha az etkilenmesi, düşük sarsıntı ve titreşim neticesinde, elektronik sistemler başta olmak üzere, tüm donanımlarda daha az arıza ile karşılaşılacaktır.
Teknolojinin de katkısıyla büyük fırkateyn ve muhriplerin personel miktarlarında önemli bir fark olmadığı, açık kaynaklardaki benzer gemilerin mukayesesinde görülmektedir. Bu kapsamda, personel giderleri hemen hemen aynı kalacak; benzer miktardaki personel ile duruş ve ateş gücü katbekat yüksek bir harp gemisi, harekât alanında bulundurulabilecektir. Diğer bir ifade ile büyük geminin harekât etkinliğini sağlamak (o da kısmen ve duruş gücü hariç) için 4 küçük fırkateyn görevlendirmek, aslında 4 katı personel istihdam etmeyi gerektirecektir.

Sonuç itibarıyla bir miktar ilave maliyet kapsamında geminin boyunu 30-40 metre büyütmekle çeşitli komuta kontrol üstünlükleri bulunan; harekât sahasında katbekat yüksek ateş ve duruş gücü ile zaferi temin edebilecek, krizlerde diplomasiye doğrudan katkısıyla çok daha caydırıcı bir gemi denizlerde bulundurulabilecektir. Büyük bir fırkateyn ya da muhrip, saydığımız özellikleri ile aylarca sürebilecek uzun görevlere rahatlıkla gönderilebilir. Tüm bu özellikler, harekât alanında üstünlük sunarken, üst karargâhlar için de planlama ve görevlendirmelerde esneklik sağlamaktadır.
Dünya, Büyük Gemilere Yöneliyor
Güney Çin Denizi’nden Basra Körfezi’ne, Doğu Akdeniz’den Kuzey Denizi’ne, dünya sularında gerginliklerin artması, savaş platformlarındaki yarışı da hızlandırıyor.[xv] Bilinen denizci ülkelere bakıldığında, son dönemde hepsi donanmalarını ya yenilediler ya da yenilemekteler. Fırkateyn ve muhriplere bakıldığında, hemen hemen hepsinin 140 metre ve 5.000 tondan başlayan büyük platformlar olduğu görülmektedir:
- Alvaro de Bazan (İspanya – 6.494 ton)
- Iver Huitfeldt (Danimarka – 6.645 ton)
- Sachsen (Almanya – 5.800 ton)
- Tip 45 (İngiltere – 8.500 ton)
- De Zeven Provincien (Hollanda – 6.050 ton)
- Tip-26 (İngiltere – 6.900 ton)
- FREMM (İtalya, Fransa, Mısır – 6.700 ton)
- Admiral Gorşkov (Rusya – 5.400 ton)
İngiltere, Tip 42 sınıfı muhriplerin yerine, 8.500 tonluk Tip 45 sınıfı hava savunma harbi muhriplerinden 6 adet inşa etti.
Fransa’ya bakıldığında, 2 adet 152 metre ve 7.000 tonluk Horizon sınıfı muhrip, 6 adet FREMM sınıfı fırkateyn, 3 adet Mistral sınıfı Çok Maksatlı Amfibi Hücum gemisi ile donanmalarını takviye ettikleri görülmektedir.
Bir Akdeniz ülkesi olan İtalya ise 2010’dan itibaren, suüstü filosunu, 144 metre ve 6.700 tonluk 10 adet FREMM sınıfı hava savunma yetenekleri gelişmiş fırkateyn ile 2 adet 152 metre ve 7.000 tonluk Orizzonte sınıfı muhriple yenilemiştir.

ABD, Çin, Rusya Federasyonu ve Japonya’yı hariç tutarsak önemli donanmaların (Akdeniz sahildarı İtalya dâhil) en az 6-12 civarında muhrip ya da büyük fırkateyne sahip olduğu ve yenilerini inşa ettikleri görülmektedir. ABD’nin, 173 metre ve 9.600 tonluk 22 adet Ticonderoga sınıfı kruvazör ile 154 metre ve 8.300 tonluk Arleigh Burke sınıfı 68 muhripten oluşan güçlü bir suüstü filosu vardır. Çin’in, 30 muhrip ve 50 fırkateyne; Japonya’nın ise 26 muhrip ve 10 fırkateyne sahip olduğu görülmektedir.[xvi]
Rusya Federasyonu’nun, sadece Karadeniz’de; 1 kruvazör, 1 muhrip ve 5 fırkateynlik bir suüstü filosu bulunmaktadır. Özelikle 186 metre ve 12.490 tonluk Moskova kruvazörü, sahip olduğu 16 adet 550 km’lik süpersonik anti-gemi, 64 adet S-300F uzun menzilli (yaklaşık 93 deniz mili) ve 40 adet kısa-orta menzilli hava savunma füzeleri ile tek başına önemli bir güç odağı durumundadır. 1983 yılında hizmete giren gemi, Ocak ayında uzun dönemli bakımdan çıkmıştı. Açık kaynaklarda, geminin 2040 yılına kadar hizmette kalacağı belirtilmektedir. Diğer bir ifade ile gemi, yaklaşık 60 yıl görevde kalmış olacaktır. Suriye krizinde, çeşitli dönemlerde Doğu Akdeniz’de uzun süreli görevlerde bulunmuştur.
Danimarka gibi küçük bir ülkenin dahi Iver Huitfeldt sınıfı 6.645 tonluk hava savunma harbi fırkateynleri vardır. Bu gemi, geçmişte, Charles De Gaulle uçak gemisi gibi çeşitli görev grupları içinde, Doğu Akdeniz’de boy göstermiştir.

Türkiye’de Durum
Türk deniz harp tarihine bakıldığında, büyük gemilere ya çok geç geçilmiş ya da hiç geçilememiştir. Teknolojik yetersizlik nedeniyle kürek gücünden yelkene geçiş, 100 yıl gecikmiştir.[xvii] 1571 yılında, İnebahtı (Lepanto) deniz savaşında alınan büyük yenilginin en büyük nedeni, şüphesiz ki Osmanlı kadırgalarının, “yüzen kaleler” olan İspanyol kalyonları karşısında yetersiz kalmasıydı. İnebahtı’ndan sadece 33 yıl önce, 1538’de, Preveze’de, hantal ve top menzili kısa olan kalyonlara karşı manevra yeteneği ile üstünlük sağlayan kadırgalar, artık daha da geliştirilen bu devasa gemilerle boy ölçüşemez olmuşlardı. Zira manevra yeteneği, yerini silah menzili ve dirençli olmaya, duruş ve vuruş gücüne bırakmıştı. Sonuçta, “Akdeniz’de kıyı suları ve çok sayıda küçük gemiye sahip ülkeler için uygun olan kadırga, top taşıyan daha büyük gemiler karşısında zayıf düşmüştü.”[xviii]
Günümüze geldiğimizde, yeterli fırkateynimiz olmakla birlikte, özellikle harekât alanı ve kuvvet hava savunmasını daha iyi yapabilecek ve kara hedeflerine yüksek miktarda seyir füzesi ile taarruz edebilecek muhrip eksikliğimiz vardır. Batı donanmalarında, 140-160 metrelik, 5-7 bin tonluk fırkateyn ve muhriplerin bulunduğunu yukarıda belirtmiştik. Hatta Mısır’ın, 142 metrelik ve 6.000 tonluk FREMM[xix] sınıfı hava savunma harbi fırkateyni sahibi olduğu; ayrıca İtalya’nın Mısır’a, bu gemilerden 2 adet daha vereceği[xx] açık kaynaklarda görülmektedir.
Aslında geçmişte, Türk Deniz Kuvvetlerinin büyük gemi edinme fırsatları olmuştu. Bunlardan biri kapsamında, 1990’ların sonlarında, ABD, Kidd sınıfı muhripleri Türkiye’ye vermeyi önermişti.[xxi] Söz konusu gemiler, bugün için dahi üstün ateş gücü, 3 boyutlu uzun menzilli hava arama radarları, düşük frekanslı uzun menzilli aktif sonarları, çift topu, 68 adet uzun menzilli hava savunma füzesi ve denize dayanıklılığı ile halâ çok etkilidir. Bu gemiler, çeşitli lojistik ve teknik gerekçeler mazeret gösterilerek maalesef alınmamıştır. 40 yaşına gelmelerine rağmen gemiler, halen etkili bir şekilde Tayvan donanmasında görev yapıyorlar. Daha önce değindiğimiz gibi büyük gemiler, güçlü ve dirençli oldukları için çok uzun yıllar görevde kalabilmekteler.
Sonuç itibarı ile özellikle Akdeniz’de olup bitenler, denizde silahlanma yarışı ve ülkelerin donanmalarını güçlendirme çalışmalarına bakıldığında, TF-2000 hava savunma harbi muhribinin inşa faaliyetlerine hız verilmeli; Deniz Kuvvetlerinin “yüzen kaleler”le gücüne güç katılmalı ve bir üst lige çıkılmalıdır.
TF‑2000 muhribinden kısaca bahsetmemiz gerekirse açık kaynaklarda belirtildiği üzere, 166 metre uzunluğa ve 7.000 ton deplasmana sahip olacaktır. 64 hücreli dikey lançeri ile hem harekât alanı ve kuvvet hava savunması yapabilecek hem de kara hedeflerine atılabilen füzeleri ile güç aktarımına katkı sağlayacaktır. Ayrıca, en az 16 adet ATMACA anti-gemi güdümlü füzesi ile güçlü bir platform olacaktır.[xxii] ATMACA füzesi, kendi lançerlerine ilave olarak ileride dikey lançer hücrelerinden de atılabileceği için bu sayı artabilecektir.
Geminin ana sensörü, Çok Amaçlı Faz Dizinli Radar (ÇAFRAD) sistemi, yerli ve milli olarak tamamlanmıştır. Eksik kalan uzun menzilli hava savunma füzelerinin, gemi inşa edilene kadar geliştirilebileceği veya S-400 sisteminde olduğu gibi Rusya’dan, gemi tipi uzun menzilli S‑300FM[xxiii] füze sistemlerinin tedarik edilebileceği değerlendirilmektedir. TF-2000 muhribinin bir diğer önemli katkısı da ülke hava savunmasını, mobil olarak, istenen yerden ve ileriden başlatması olacaktır.
TF-2000 benzeri gemilerin açık kaynaklardaki bedelinin, gemi başına 600-800 milyon dolar civarında olduğu görülmektedir. Batıya nazaran ülkemizdeki düşük maliyetler dikkate alındığında, bu rakamın daha aşağı seviyelerde gerçekleşebileceğini söyleyebiliriz. Geminin, tasarımdan yazılımına birçok bileşeninin yerli ve milli olarak gerçekleştirileceği göz önüne alındığında, yapılacak harcamanın büyük çoğunluğu yurt içinde kalacak, ekonomiye istihdam sağlayacak ve gelecekte de MİLGEM’de olduğu gibi ihraç potansiyeli yaratacaktır. Bu nedenle savunma yanında, ekonomik olarak da katma değeri yüksek bir kazanım olacaktır.
Ayrıca, 2021 yılında hizmete girmesi planlanan Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi ANADOLU’nun merkezinde bulunacağı Açık Deniz Görev Grubu bünyesinde, TF-2000 HSH muhripleri yer alacaktır. Kaynak yetersizliği vb. kısıtlamaların gündeme gelmesi durumunda, gerekiyorsa “İstif” sınıfı fırkateyn projesine ara verilmeli (zira benzer büyüklükteki fırkateynlerden envanterde bulunmaktadır) ve her ne pahasına olursa olsun, krizlerde fark yaratarak caydırıcılığı arttıracak; harpte ise savaşı kazandıracak TF-2000 inşa edilmelidir. Başta söylediğimiz şekliyle kuvvet içindeki dengenin sağlanabilmesi çerçevesinde, 3-4 adet küçük fırkateyn yerine, bir adet TF‑2000 muhribinin hizmette olması, yukarıda belirttiğimiz maliyet-etkinlik hesaplamaları, stratejik caydırıcılık ve diğer üstünlükler nedeniyle gerekli görülmektedir. Önümüzdeki dönemde, “yüzen kaleler”e olan ihtiyaç her zamankinden daha fazla olacaktır.
DİPNOTLAR
[i] Mark Clodfelter, The Limits of Air Power, s.203
[ii] Cem Gürdeniz, Hedefteki Donanma, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2013, s.32
[iv] Why China isn’t ahead of the US Navy, even with more ships, https://www.brookings.edu/blog/order-from-chaos/2018/09/10/why-china-isnt-ahead-of-the-us-navy-even-with-more-ships/, Eylül 2020
[v] Geoffrey Till, Seapower, A Guide for the Twenty-First Century, s.122
[vi] Duruş Gücü, geminin çevre faktörleri (rüzgâr, dalga vb.) ile hasarlara karşı olan direncini ifade eden bir terimdir. Harp gemileri, birçok sızdırmaz bölme ihtiva ettiğinden ticari gemilere nazaran duruş gücü daha yüksek olarak tasarlanıp inşa edilirler.
[vii] Carl von Clasusewitz, On War, Princeton University Press, 1989, s.101
[viii] US Navy CNO outlines next-generation destroyer and submarine specifications, https://www.naval-technology.com/features/us-navy-cno-outlines-next-generation-destroyer-and-submarine-specifications/
[ix] Tomahawk, https://en.wikipedia.org/wiki/Tomahawk_(missile)#Operational_history , Ağustos 2020
[x] SMART-S Mk2, 3D Surveillance Radar, https://www.thalesgroup.com/sites/default/files/database/d7/asset/document/Datasheet%20Smart_Smk2_DS152_10_12_HR.pdf
[xi] SMART-L MM/N, Long Range Multi Mission Radar, https://www.thalesgroup.com/sites/default/files/database/d7/asset/document/smart-l_mm-n-v01.pdf
[xii] Geoffrey Till, Seapower, A Guide for the Twenty-First Century, s.276
[xiii] Future Frigates and the wisdom of large surface ships, https://www.lowyinstitute.org/the-interpreter/future-frigates-and-wisdom-large-surface-ships, Eylül 2020
[xiv] Bir hücreye uzun menzilli 1, orta/kısa menzilli 4 adet füze yerleştirilebilmektedir.
[xv] Sinan Topuz, Global Savaş Gemisi Temininde Son Bir Yıl Böyle Geçti (2019-2020) / BÖLÜM 2, MSI Dergisi, Sayı 195, Temmuz 2020, s.66
[xvi] Top 10 Navies in the world, http://www.military-today.com/navy/top_10_navies.htm, Eylül 2020
[xvii] Cem Gürdeniz, Hedefteki Donanma, s.62
[xviii] George Friedman, Savaşın Geleceği, Pegasus Yayınevi, 2015, s.205
[xix] Fransa, Mısır’a 1 adet gemi vermiştir. FREMM sınıfı fırkateynler, Fransa-İtalya ortaklığı ile inşa edilmiş olup iki ülke gemileri arasında, hem boyut hem de silah sistemlerinde farklılıklar vardır.
[xx] Italy approves the sale of two Fincantieri FREMM frigates for Egyptian Navy, https://www.navyrecognition.com/index.php/news/defence-news/2020/june/8587-italy-approves-the-sale-of-two-fincantieri-fremm-frigates-for-egyptian-navy.html
[xxi] ABD’den Türkiye’ye 14 fırkateyn, https://www.milliyet.com.tr/dunya/abdden-turkiyeye-14-firkateyn-5343799, Eylül 2020
[xxii] İnşa edilecek TF-2000 Hava Savunma Destroyeri sayısında artış, https://www.savunmasanayist.com/insa-edilecek-tf-2000-hava-savunma-destroyeri-sayisinda-artis/
[xxiii] S-300 missile system, https://en.wikipedia.org/wiki/S-300_missile_system, Eylül 2020