MSI Dergisi’nin 190’ıncı sayısında yayımlanan Söyleşi, derginin internet sitesinde paylaşılmıştır:
Ümit BAYRAKTAR / ubayraktar@savunmahaber.com
Turan SALCI / t.salci@savunmahaber.com
Birol TEKİNCE / btekince@savunmahaber.com
Millî Savunma Bakanlığına bağlı Kuvvet Komutanlıklarının bünyesinde faaliyet gösteren askeri fabrika ve tersaneler; Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü, Tersaneler Genel Müdürlüğü ve ASFAT A.Ş.nin kurulması ile Türk savunma ve havacılık sanayisinin önemli birer paydaşı haline geldiler. Bu değişimin bugüne kadar getirdiklerini ve geleceğe etkilerini, Millî Savunma Bakan Yardımcısı Muhsin Dere’den dinledik.
MSI Dergisi: Muhsin Bey, ASFAT A.Ş.nin 2018 yılı başında kurulması, Türk savunma ve havacılık sanayisi açısından son yılların en önemli gelişmelerinden biri oldu. Uygun görürseniz bu söyleşimize bu önemli gelişmenin mevcut sonuçları ile başlamak istiyoruz. ASFAT A.Ş.yi, “devlete ait askeri fabrika ve tersanelerin çalışmalarının ticarileştirilmesi” konusunda bir model olarak ele aldığınızda, bu modeli nasıl değerlendiriyorsunuz?
Muhsin DERE: Öncelikle konuya makro açıdan baktığımızda şu gerçeği görüyoruz: Ülkelerin dünyada söz sahibi olması, ekonomilerinin gücüyle doğru orantılı ilerler. Güçlü ekonomiye sahip olmanın yolunun da nitelikli ürünler üretip dünya pazarında söz sahibi olmaktan geçtiğini hepimiz biliyoruz.
Diğer taraftan, savunma sanayi sektörü, cari açığın azaltılmasında en önemli faktör olan ihracatta, ivmelenmeye yol açacak en kıymetli sektörlerdendir. Tabii Millî Savunma Bakanlığı olarak üretim yeteneğine sahip fabrikalarımız ve tersanelerimizle sektörü canlandırmak adına ve ülke ihracatımıza da ciddi katkılarda bulunmayı kendimize hedef koymanın sonucu ASFAT A.Ş.nin kurulması, zorunluluk olmuştu.
Dünyada ihracata yönelmeyen birçok ülkede bir süre sonra savunma sanayisinin yok olma eğilimine girdiğini görmekteyiz. Bu nedenle ihracat, sektörümüz için bir beka meselesidir. İhracatın Türk savunma sanayisi için bir seçenek değil, zorunluluk olduğu ortadadır.
Öte yandan, kuruluş şekli itibarıyla sermayesi hazineye ait ve Millî Savunma Bakanlığına bağlı bir kamu şirketi olması, ASFAT A.Ş.yi, farklı ve güçlü kılmaktadır. Bunun yanında ASFAT A.Ş., özel sektör anlayışıyla donatılmış durumda. Bu özellik de esnek olmasını ve hızlı karar almasını sağlamaktadır. ASFAT A.Ş.nin temel amacı; öncelikle Türk Silahlı Kuvvetlerimizin (TSK) ihtiyaçlarını, en hızlı ve verimli şekilde karşılamakla birlikte, askeri fabrika ve tersanelerimizin bakım, onarım ve idame alanlarındaki imkân ve kabiliyetlerini yurt dışında tanıtarak bu alanlarda piyasa oluşturmak, ihracat yaparak ülke ekonomisine katkıda bulunmak ve kazancını da bu fabrika ve tersanelerin modernizasyonuna aktararak bu tesisleri daha verimli ve üretken hale getirmektir.
Özet olarak; mevzuatı, yetkileri, imkân ve kabiliyetleri bir arada düşünüldüğünde ASFAT A.Ş., savunma sanayisine yeni bir soluk ve heyecan getirmiştir. Kısa zamanda kat edilen mesafeye baktığımızda, bu modelin başarılı olacağına inanıyorum.
MSI Dergisi: Kuruluşundan bu yana yaklaşık iki seneyi geride bıraktığımız bir noktada, ASFAT A.Ş.nin kuruluş amacındaki öngörüler ne ölçüde gerçekleşti?
Muhsin DERE: ASFAT A.Ş., resmi olarak yaklaşık iki sene önce kurulsa da kurumsal yapılanmasını 2018 yılının son aylarında tamamladı. Yani, aslında son bir yıllık performansını dikkate almalıyız. Geçen bu bir yıllık sürede, PN (Pakistan Navy / Pakistan Deniz Kuvvetleri) MİLGEM Projesi’nin İstanbul Tersanesi Komutanlığında inşa edilecek ilk gemisinin sac kesimini gerçekleştirdik. Pakistan’a yapılan bu ihracat, Türkiye’nin tek kalemde gerçekleştirdiği en büyük savunma ürün ihracatıdır.
Yine, yakın bir zamanda, İzmir Tersanemize, 10.000 tonluk yüzer havuzun teslimatı gerçekleştirilecek. Bunun yanında ASFAT A.Ş. vasıtasıyla Karadağ Savunma Bakanlığının askeri üniforma ve bot ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak 7 Ağustos 2018 tarihinde beş yıllık çerçeve anlaşması ve 2018 yılı ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik tedarik anlaşması imzalanmıştır. 3 Aralık 2018 tarihinde, Karadağ’a, ASFAT A.Ş.nin ilk ihracatı tamamlanmıştır. ASFAT A.Ş., bu başarıları ile “İhracatın Yıldızları” organizasyonunda, “Yılın İhracatçısı Jüri Büyük Ödülü”ne layık görülmüştür.
Tabii savunma sanayisinde boşluk doldurmaktan ziyade, Bakanlığımızın üretim gücünün en ideal noktaya taşınması amacı önceliğimiz olduğu için ASFAT A.Ş.den beklentimiz de daha önce değindiğim gibi; hem ülke ekonomisine hem de farklı birçok alt sektörün dünya standartlarının ötesinde bir noktaya gelmesine katkıda bulunmasıdır.
Yakın dönemde, Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın envanterinde bulunan 9 adet A400M uçağının retrofit işlemlerinin Kayseri’de konuşlu 2. Hava Bakım Fabrika Müdürlüğümüzde gerçekleştirilmesini teminen, ASFAT A.Ş. ve Airbus arasında, 3 Ekim 2019 tarihinde bir imza töreni gerçekleştirdik. Bu anlaşma ile 5 yıllık sürede, 9 adet A400M uçağının konfigürasyonları tamamlanacak ve bu alanda, fabrikamız, önemli bir yetenek kazanmış olacak. Kazanılan bu yetenekle dost ve kardeş ülkelere teknik destek verileceği ve bu alanda Türkiye’nin bölgesel merkez haline geleceği aşikardır.

ASFAT A.Ş.nin temel amacı; öncelikle TSK’nın ihtiyaçlarını en hızlı ve verimli şekilde karşılamakla birlikte, askeri fabrika ve tersanelerimizin bakım, onarım ve idame alanlarındaki imkân ve kabiliyetlerini yurt dışında tanıtarak bu alanlarda piyasa oluşturmak, ihracat yaparak ülke ekonomisine katkıda bulunmak ve kazancını da bu fabrika ve tersanelerin modernizasyonuna aktararak bu tesisleri daha verimli ve üretken hale getirmektir.
Yeni Bir Heyecan ve Soluk
MSI Dergisi: ASFAT A.Ş. ile ilgili size sektörden nasıl değerlendirmeler ve yorumlar geliyor? Sektör, ASFAT A.Ş.yi nasıl karşıladı?
Muhsin DERE: Gerek yurt içindeki firmalarımızda gerekse yurt dışındaki firmalardan geri dönüşler oldukça olumlu. ASFAT A.Ş., ihracat konusunda sektöre yeni bir heyecan ve soluk getirdi. Yaklaşık 1 milyar dolarlık PN MİLGEM Projesi ile birçok alt yüklenici firmamız, kendi ürünlerini yurt dışı piyasasına tanıtma şansı yakaladı. Bunu, bir başlangıç olarak görüyoruz. Gün geçtikçe gerçekleştirilen projelerin sayısı artacak ve özellikle bakım, onarım ve idame alanlarında bir ekosistem oluşmaya başlayacaktır. Bu ekosistem de sektörde faaliyet gösteren firmalarımızı besleyecek ve ülkemiz adına önemli bir kazanç oluşacaktır.
Öte yandan, ASFAT A.Ş.nin özel firmalara rakip olduğu yönünde duyumlarımız var. Şunu özellikle ve altını çizerek belirtmeliyim ki ASFAT A.Ş., kesinlikle yurt dışında firmalarımızla rekabete girmeyecek; özel sektör firmalarımızın talep etmesi halinde, güvenilir bir ortak olarak yanlarında olacaktır.

MSI Dergisi: Askeri fabrika ve tersanelerin üretim, bakım ve onarım kabiliyetleri sektör tarafından çok iyi biliniyor. Fabrika ve tersanelerin, Ar-Ge konusunda çalışmalarının kapsamı ve konularında bir değişim gerçekleşiyor mu ya da gerçekleşecek mi? Sektörde herhangi bir firma gibi fabrika ve tersanelerin ASFAT A.Ş. üzerinden çıkarttığı ve pazarladığı özgün ürünler olacak mı?
Muhsin DERE: Bilindiği üzere 15 Temmuz 2016 sonrasında, Millî Savunma Bakanlığı ve TSK’nın yapısında önemli değişikler yapıldı, dönüşümler yaşandı. Bu değişikliklerin en önemlilerinden biri de Kuvvet Komutanlıkları bünyesinde faaliyet gösteren askeri fabrika ve tersanelerin Millî Savunma Bakanlığı merkez teşkilatında kurulan Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü ile Tersaneler Genel Müdürlüğüne bağlanmasıdır. Buradaki amaç, TSK’nın sadece harbe ve harekâta odaklanmasını, Millî Savunma Bakanlığının da harpte ihtiyaç duyulacak lojistik, bakım, onarım, tedarik, sağlık hizmetleri vb. gibi alanlarda en iyi hizmeti vermesini sağlamaktır.
Bakanlığımıza bağlı 27 askeri fabrika ve 3 tersane bulunmakta olup bu tesislerde yaklaşık 25 bin kişi istihdam edilmektedir. Ankara’da bulunan 5. Ana Bakım Fabrika Müdürlüğümüz helikopterlerin, Eskişehir’de bulunan 1. Hava Bakım Fabrika Müdürlüğümüz savaş uçaklarının, Kayseri’de bulunan 2. Hava Bakım Fabrika Müdürlüğümüz kargo ve nakliye uçaklarının bakım ve onarımı konusunda Türkiye’nin tek ve yetkin fabrikalarıdır. MİLGEM Korvetlerimizin inşa edildiği İstanbul Tersanesi Komutanlığı ile geçtiğimiz günlerde ilkini havuza indirdiğimiz yeni tip denizaltımız, TCG PİRİREİS’in inşa edildiği Gölcük Tersanesi Komutanlığı da inşa, bakım ve onarım konusunda kendi alanlarında ülkemizin önemli tesisleridir.
Fabrikalarımız ana bakım ve bakım fabrikaları olmak üzere iki farklı yapıda hizmet vermektedir. Bakım fabrikalarımız, ülke sathında kolordularımızı desteklerken, ana bakım fabrikalarımızda ise bakım, onarım ve idame dışında belirli alanlarda üretim de yapılmaktadır. MİLGEM Korvetleri, Fırtına Obüsü gibi özgün ürünlerimize TSK’nın ihtiyaçlarına göre yenilerini de ekleyeceğiz. ASFAT A.Ş.nin gerçekleştireceği projelerden elde edilecek kârın fabrika ve tersanelerimize yatırım olarak dönmesi hem Ar-Ge için hem de yeni ürünlerin tasarım ve üretimi için önemli bir kaynak oluşturacaktır.
Bu noktada şunu söylemem gerekir: Bizi güçlü kılan fabrika ve tersanelerimizde yılların vermiş olduğu tecrübe ve bilgi birikimiyle yetişmiş işgücünün varlığıdır.

ASFAT A.Ş.nin Pakistan Ofisi Yakın Zamanda Faaliyete Geçecek
MSI Dergisi: ASFAT A.Ş.nin geleceğinde neler görüyorsunuz?

Muhsin DERE: ASFAT A.Ş. bir şirket olduğu için elbette ciro ve kâr önemli ancak şirketin en az onlar kadar önemli olan amaçları da var. Bunlar; TSK ihtiyaçlarını azami seviyede, en kısa zamanda ve en uygun maliyetle karşılamak; fabrika ve tersanelerimizin imkân ve kabiliyetlerini geliştirmek; ve ihracat gerçekleştirerek ülke ekonomisine katma değer kazandırmaktır. Bu nedenle ciro konusunda bir tahmin yapmayı doğru bulmuyorum. İhracatın artırılması konusunda var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz. ASFAT A.Ş.nin Pakistan Ofisi, kısa süre içerisinde faaliyete girecek. Bu ofis ile Pakistan’da hem halihazırda yürüyen projemizi ve hem de potansiyel projeleri yakından takip etme fırsatı yakalayacağız. Ayrıca, sadece Pakistan ile sınırlı kalmayıp bölgedeki ülkelerde de iş geliştirme faaliyetlerini bu ofis üzerinden yürüteceğiz. Bununla beraber 2020 yılında da önemli gördüğümüz fuarlarda şirketimiz yer alacak.
ASFAT A.Ş.de yürüyen onlarca projenin yanında ciromuz milyon lira mertebesini aşmış milyar lira mertebesine ulaşmıştır. Bu, bir bayrak yarışıdır. Bayrağı daha ileri seviyelere taşımak adına üstlendiğimiz misyon gereği üzerinde çalıştığımız projelerimizi, zamanı geldiğinde sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyacağız.

MSI Dergisi: Son dönemde özel sektör firmalarının küçük ve orta kalibre silahlar ve mühimmat konularında çalışmalarını hızlandırdıklarını ve özgün ürünler ortaya koyduklarını görüyoruz. Bu tablo, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun (MKEK) geleceğini nasıl şekillendirecek? Örneğin, 5 yıl sonra nasıl bir MKEK göreceğiz?
Muhsin DERE: Özel sektör firmalarının bu alanda yeni ürünler ortaya koymalarını ve üretim kabiliyetlerini arttırmalarını, memnuniyetle karşılıyoruz. Bu durum, MKEK açısından çeşitli fırsatları içinde barındırıyor. Bugün MKEK olarak en fazla üretim yaptığımız ve en yüksek gelir elde ettiğimiz ürün çeşidinin küçük ve orta kalibre silah ve mühimmat grubu olduğunu görüyoruz. Yani bu rekabet koşulları, payımızı küçültmek yerine rekabetçi yanımızı ortaya koymamızı ve birçok yeni ürün geliştirerek sektördeki öncü durumumuzu güçlendirmemizi sağlıyor. İş birliği yapacağımız daha yetkin ortaklar ve tedarikçiler kazandırıyor. Diğer taraftan özel sektör firmalarının hafif silahlar ve mühimmat konusundaki çalışmaları, MKEK’in bu kalibrelerde özel ürünlere yönelmesine ve enerjisinin büyük bölümünü ağır silahlarda çeşitlilik çalışmalarına harcamasına vesile olacaktır. Önümüzdeki 5 yıllık dönemde de özel sektör dinamizmini benimseyerek nitelikli insan kaynağı ve yönetimi ile “Yapılmayanı Yapmak Anlayışı” çerçevesinde portföyüne yeni ürünler katmış, kârlılığını ve yeni teknoloji yatırımlarını arttıran, bu sayede ürün kalitesini yükselten, gerek vasıflı çelik; gerek kritik hammadde üretimleri; gerekse de ağır silah üretimleri ile pazarını genişletmiş bir MKEK göreceğimizi söylemek isterim.
MSI Dergisi: Sektöre iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Muhsin DERE: Bakanlık olarak gerek Stratejik İş Birliği Anlaşmaları (SİA) gerekse Onaylı Tedarikçilik Havuzu Sistemi ile sektörümüzden olabildiğince faydalanmayı, onları desteklemeyi ve geliştirmeyi amaçlıyoruz. Bu kapsamda, şimdiye dek 48 firma ile 589 kalem malzemenin yerlileştirilmesi için SİA imzaladık ve 170 firmanın başvurusunu sonuca bağlayarak onaylı tedarikçi havuzuna dahil ettik. Yerlileştirme konusunda “Ben de varım!” diyen firmalarımızı bekliyoruz. Bakanlığımız internet sitesinde bu konuda duyurularımız ve kılavuzlarımız mevcut.
TSK’nın kullandığı araç-gereç ve mühimmatın yerlilik oranı, şu anda %70’lere ulaşmış durumda. %20’lerden bu orana geldik; bu, büyük bir başarı. Bu oranı daha da artırmak için sektörümüzle iş birliğini en üst düzeyde tutmalıyız. Hem mevzuat konusunda hem de uygulama anlamında sektörümüzün bir sıkıntısı olduğunda Bakanlığımızın ve bağlı, ilgili kuruluşlarımızın kapıları sektöre sonuna dek açık. Kamu-vakıf şirketleri-özel sektör; asker sivil ayrımı gözetmeksizin koordinasyon içerisinde, disiplin ve ciddiyetle, ”Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır!” şiarıyla çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz.
Millî Savunma Bakan Yardımcısı Muhsin Dere’ye, zaman ayırıp sorularımızı cevaplandırdığı ve verdiği bilgiler için, okuyucularımız adına teşekkür ediyoruz.