UNIROBOTICS’in Silah Kulesi Ailesine Yeni Üye: TRAKON 30
2020 yılının Mayıs ayında, UNIDEF’in iştiraki olarak kurulan UNIROBOTICS, kuruluşundan çok kısa bir süre sonra, 2021 yılı Ekim ayında HAVELSAN ile imzaladığı sözleşmeyle silah kuleleri alanında adını duyurdu. Firma, yaklaşık 1 yıl aradan sonra, bu sayımızın kapak dosyasında ele aldığımız yeni silah kulesi TRAKON 30’u sektör kamuoyuna tanıttı. Firmanın silah kulesi ürün ailesinin TARGAN’dan sonraki 2. üyesi olan TRAKON 30’un konsept tasarımı, Eylül ayının 21-22’sinde, Birleşik Krallık’ta düzenlenen Defence Vehicle Dynamics (DVD) 2022 etkinliğinde ilk kez sahneye çıktı. UNIROBOTICS yetkililerinden aldığımız bilgiye göre, TRAKON 30’un atış testlerinin de kısa süre içerisinde başlaması planlanıyor.
Sektörün hızlı gelişen teknolojik KOBİ’lerinden biri olan UNIROBOTICS’in 30×113 mm’lik top ile teçhiz ettiği TRAKON 30, Nurol Makina’nın EJDER YALÇIN aracı üzerine entegre edilmiş olarak DVD’22 katılımcılarına tanıtıldı. TRAKON 30 kuleli EJDER YALÇIN, Birleşik Krallık Savunma Bakanı Ben Wallace tarafından da yakından incelendi.
UNIROBOTICS’in uzaktan komutalı stabilize silah kuleleri alanındaki ilk çözümü olan ve 12,7 mm makineli tüfek taşıyan TARGAN, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı için ASFAT ana yükleniciliğinde inşa edilen Açık Deniz Karakol Gemilerinde kullanılacak. Bu projede UNIROBOTICS, ASFAT’ın görev sistemlerinden sorumlu alt yüklenicisi olan HAVELSAN’ın alt yüklenicisi olarak çalışmalarını sürdürüyor.
TRAKON 30, geliştirilme süresinin kısalığıyla da dikkat çekiyor. Geliştirilme süresinin bu kadar kısa olmasında, TRAKON 30’un da TARGAN ile aynı altyapı üzerine inşa edilmesi büyük rol oynuyor. Yenilikçi ve hafif tasarımıyla öne çıkan bu altyapı, daha en başından farklı kalibrelerdeki silahların entegrasyonuna imkân sağlayacak şekilde tasarlandı.
Hafifliği sayesinde 4×4 taktik tekerlekli araçlara da entegre edilebilen TRAKON 30, bu araçlara 30 mm’lik bir topun sunduğu yüksek ateş gücünü kazandıracak. Hafif bir yapıyla düşük geri tepmeli 30×113 mm topun sunduğu ateş gücünün bir araya getirildiği kule, kullanıcının tercihi doğrultusunda, farklı üreticilerin 30 mm topuyla da donatılabilecek.
Aynı altyapı kullanılarak farklı silahların kuleye entegre edilebiliyor olması, UNIROBOTICS’in, hem maliyet hem de takvim konularında, müşteriye önemli avantajlar sunabilmesini sağlıyor. Küresel tedarik zincirinde çok ciddi sıkıntıların yaşandığı bir ortamda bu avantajların sunulabilmiş olmasının da ayrıca altını çizmek gerekiyor.
UNIROBOTICS’in kule çözümlerinde kullanılan CANiK M2 QCB 12,7 mm ağır makineli tüfeği ve 30×113 mm topun ihracat kısıtlarından etkilenmeyecek olması da önemli.
EJDER YALÇIN, TRAKON 30 ile Ön Cepheye Çıkıyor
Dünya genelinde çok sayıda kullanıcının envanterinde farklı konfigürasyonlarda görev yapan EJDER YALÇIN, TRAKON 30 ile yeni bir konfigürasyona daha sahip oldu. TRAKON 30 sayesinde EJDER YALÇIN, muharebe sahasında, özellikle de meskûn mahal görevlerinde, yüksek ateş gücüne sahip bir 4×4 araç ihtiyacına da etkili bir cevap olabilecek. TRAKON 30 kuleli EJDER YALÇIN, muharebe sahasında, ön cephede de görev alabilecek ve yüksek ateş gücünü; hızlı, esnek ve daha büyük platformlara göre çok daha maliyet etkin bir şekilde sağlayabilecek.
UNIROBOTICS ve Nurol Makina iş birliğinin meyvesi olan TRAKON 30 kuleli EJDER YALÇIN’ın, dünyanın en önde gelen kara aracı üreticilerinin katıldığı DVD 2022’deki engebeli arazi şartlarında gösterim sürüşleri yapan Türkiye’den tek araç olduğunun da altını çizelim.
Anova, Askeri AC-DC, DC-DC Konvertörleri de Yerlileştirdi
Türk savunma ve havacılık sanayisinin kritik alanlarda ihtiyaç duyduğu alt sistem ve bileşenlerin tedarikinin, hem açık ya da örtülü ambargolar hem de dünya genelinde tedarik zincirinde yaşanan problemler nedeniyle giderek zorlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Özellikle hava araçlarındaki ve füzelerdeki görev sistemlerinin güç ihtiyacının karşılanması açısından kritik önem taşıyan AC-DC, DC-DC konvertörler de bu bileşenler arasında yer alıyor. İçerdikleri teknolojiler nedeniyle geliştirilmesi zor ürünler olan ve ihracat kısıtlarına da tabi olan bu konvertörler hakkında yeterli bilgiye ulaşmak da pek mümkün değil.
Sektörün önde gelen teknolojik KOBİ’lerinden Anova, AC-DC, DC-DC konvertörler alanında özgün çözümler ortaya koyabilmek ve sektörün bu alandaki ihtiyacını karşılayabilmek için 2016 yılından bu yana çalışmalarını sürdürüyor. Sıfırdan çalışmalara başlayan Anova, bir taraftan gerekli altyapı yatırımlarını yaparken diğer taraftan da insan kaynağını yetiştirdi ve sonuçta da baskı devre bileşenleri dışında yüzde 100 yerli ürünler geliştirmeyi başardı.
Anova’nın AC-DC, DC-DC konvertörler ürün ailesi; maliyet-etkinlik, kısa teslim süresi ve yabancı ülkelerden kaynaklanan ihracat kısıtlarına tabi olmama gibi özellikleriyle öne çıkıyor. Firmanın ürünleri, yabancı muadillerine göre ortalama yüzde 20 daha düşük bir birim fiyata sahip. Türkiye’nin önde gelen platform ve sistem üreticileri tarafından da kullanılan bu ürünler, hem Türk son kullanıcıların envanterindeki platformlarda hem de Türkiye’nin ihraç ettiği platformlarda görev yapıyor. Anova’nın hedefinde ise kısa süre içerisinde doğrudan ihracat yapmak bulunuyor.
Sektörün Gelişimi Açısından Kritik Rol Oynayan Etkinlik: Savunma Teknolojileri Kongresi
Bir dönem çok yüksek bir etkinlik enflasyonunun yaşandığı sektörde, bugün yoluna devam edebilen az sayıda etkinlik var. Bu etkinlikler arasında yer alan ve MSI Dergisi’nin kuruluşu ile yakın bir zamanda düzenlenmeye başlayan ve bugün 20. yaşını kutladığımız Savunma Teknolojileri Kongresi’ne (SAVTEK) özel bir parantez açmak istiyoruz.
Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Savunma Sanayii Başkanlığı, ODTÜ-BİLTİR Merkezi ve Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği koordinasyonunda düzenlenen SAVTEK 2022, 13-15 Eylül tarihlerinde, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Kültür Kongre Merkezi’nde 10. kez gerçekleştirildi. 3 gün boyunca, savunma teknolojilerine yönelik mühendislik, temel bilimler ve yönetim bilimleri alanlarında Ar-Ge çalışmalarını içeren bildirilerin sunulduğu SAVTEK 2022’de, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarıyla üniversitelerden ve savunma ve havacılık firmalarından araştırmacılar ve mühendisler bir araya geldi. Kongrede yapılan sunumlar, Türk savunma ve havacılık sektörünün hangi teknolojiler üzerinde çalıştığına ve hangi başarıları elde ettiğine dair önemli ipuçları verdi.
SAVTEK’in ilk kez düzenlendiği 2002 yılından buyana Türk savunma ve havacılık sanayisi, çok büyük bir gelişim gösterdi. Aradan geçen 20 yılı ve sektörün kaydettiği büyük gelişimi göz önünde bulundurduğumuzda, ilk kez düzenlendiğinde 48 bildirinin sunulduğu SAVTEK’te, bugün yayınlanan bildiri sayısının 3 kattan daha az artış göstermesi ve sadece 133 olması ise düşündürücü.
SAVTEK gibi, hem akademiyi hem kullanıcıyı hem tedarik makamını ve hem de sektör temsilcilerini bir araya getiren bir etkinliğin, Türk savunma ve havacılık sektörünün gelişimi açısından pek çok diğer katkısının yanında, sektöre yatırım yapmayı planlayan kişi ya da firmalara da yol gösterme ve ışık tutma potansiyeli bulunuyor. Böylelikle sektördeki yatırım tekrarlarının azalması ve ilgililerin, sektörün gelişimine paralel olarak ortaya çıkan yeni fırsat alanlarına yönelmesi de mümkün olabilir. Ancak bunun için SAVTEK’in, ilk düzenlendiği 2002 yılına kıyasla bugün çok fazla sayıda paydaşın faaliyet gösterdiği sektörde, çok daha fazla sayıda sektör firmasına ve çok daha geniş bir kitleye ulaşması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu noktada, Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı Mustafa Murat Şeker’in SAVTEK 2022’de yaptığı ve SAVTEK kongrelerinin önemine de değindiği konuşmadaki şu sözleri önemli: “Bugün yapılacak bildiriler, belki bir 10-15 sene sonra gurur duyacağımız ürünlerin temelini oluşturacak.”
SAVTEK’te sunulan bildirilerin, savunma sanayisindeki gelişmelere önemli katkı sunduğuna da değinen Şeker, bütüncül Ar-Ge yaklaşımı ile gelecekle ilgili Ar-Ge yol haritaları çıkarttıklarını belirtti ve şunları söyledi: “Daha önce kartlar yapıyorduk, sistemler yapıyorduk. Ama şimdi onların içindeki malzeme ile uğraşmamız gerekiyor. Çok kritik üretim teknolojilerini geliştirmemiz gerekiyor. Eklemeli imalat ile uğraşmamız gerekiyor. Havacılıkla ilgili düşünmediğimiz imalat teknolojilerinde kafa yormamız gerekiyor. Bütün bunları topladığımızda, bugüne kadar yaptıklarımız çok önemli şeyler; ama bundan sonra teknolojiye, Ar-Ge’ye, bilimsel konulara daha çok ağırlık vermemiz gerekiyor. O anlamda da ben burada yapılacak çalışmaları ve katkıları ciddi şekilde önemsiyorum.”
Ekim ayının öne çıkan gelişmelerini sizlerle paylaşacağımız Kasım sayısı ile gelecek ay yeniden birlikte olmak dileğiyle.