Sunduğu eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin arasında, Yeni Nesil Konfigürasyon Yönetimi olarak adlandırılan CM2 metodu da bulunan Sempro, 22-23 Ekim tarihlerinde, çevrim içi olarak düzenlenen Avrupa CM2 Zirvesi 2020’ye katıldı. Sempro Kurucusu Semiha Yaşar ve Proje Yöneticisi Ezgi Kalaycıoğlu, etkinlikte yaptıkları; “Değişim Kaçınılmaz: Savaşmayın, Yönetin” temalı sunumları ile değişimi benimsemenin önemini anlattı. Yaşar ve Kalaycıoğlu ayrıca, yaptıkları sunumlarla Türkiye’deki konfigürasyon yönetimi anlayışının da bir fotoğrafını gösterdiler.
Yaşar, etkinlikte, Konfigürasyon Yönetimi ile ilgili bir paradigma değişikliğine ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi: “Konfigürasyon Yönetimi’nin, organizasyonlardaki yeri ve önemi ile ilgili paradigmanın değişmesi gerekiyor. Çünkü Konfigürasyon Yönetimi, halen daha, şirketlerdeki temel iş süreçlerinden biri değilmiş gibi algılanıyor. Çoğu kuruluşta, Konfigürasyon Yönetimi birimleri; kalite, sistem mühendisliği ya da tasarım mühendisliği gibi departmanların altında faaliyet gösteriyor. Konfigürasyon yöneticilerinin, sadece evrak kontrolcüsü olduğu düşünülüyor ve Konfigürasyon Yönetimi’nin önemi küçümseniyor.”

Konfigürasyon Yönetimi’ndeki Hatalar, Süreçleri Etkiliyor
Yaşar, Konfigürasyon Yönetimi’nin önemini kavrayamayan firmaların, hatalı kurguladıkları süreçlerin sonuçlarına da değindi: “Firmalar, Konfigürasyon Yönetimi’nin önemini küçümsüyor; ama bir yandan da isimlendirme ve numaralandırma veya değişim yönetimi gibi, aslında ürün yönetiminin omurgası olan süreçler ile ilgili sıkıntılar yaşamaya devam ediyor. Pek çoğu, isimlendirme ve numaralandırmanın, çok kolay ve basit bir iş olduğunu düşünüyor. Ama halen daha, tasarladıkları parçalara numara vermekte zorlanıyor. Aslında en temel işlerden biri olması gereken bu süreci hatalı kurguladıkları için, aynı parçaları tekrar tekrar tasarlamak zorunda kalıyorlar ve yeniden kullanım kavramından faydalanamıyorlar.”
Değişime Uyum Sağlayan Hayatta Kalıyor
Kalaycıoğlu ise sunumunda, değişime ayak uydurmanın önemini şu şekilde açıkladı: “Hızlı bir şekilde değişen dünyada, işletmeler, ayakta kalabilmek için, bu değişime uyum sağlayabilmeliler. Bunun için de disiplinli bir şekilde uygulanmış, Konfigürasyon Yönetimi ve Değişim Yönetimi’ne ihtiyaçları var. Bu kavramlar, Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi ve Dijital Dönüşüm’ün de temellerini oluşturuyor. Uyum sağlayabilmek için, bir paradigma değişikliğine ihtiyacımız var.”

Kalaycıoğlu, değişime ayak uydurmanın önemini, doğada gözlemlenebilecek çeşitli vakalardan örnekler vererek açıkladı: “Dişi Afrika fillerinin, ‘dişsizlik’ olarak da tanımlanan fildişi olmaksızın dünyaya gelmesi, normalde, sadece yüzde 2 ila 4 oranında ortaya çıkan bir durumdur. Ancak Mozambik’te, 1992 yılından sonra, dişi fillerin 3’te 1’inin, hiç fildişi olmadı. Niye? Çünkü 1977 – 1992 yılları arasında, Mozambik’te bir iç savaş vardı. Savaş sırasında, özellikle de dişleri olan filler avlandı ve fillerin dişleri, savaş silahlarının finansmanı için; etleri ise askerlerin karnını doyurmak için kullanıldı. Dişleri olan filler daha çok avlanırken dişsiz olanlar tercih edilmedi. Dişsiz filler daha şanslıydı ve daha çok hayatta kaldılar. Üstelik fillerin bu şekilde dişsiz olmaları, sadece Mozambik’le sınırlı bir durum da değil. Geçmişlerinde ciddi şekilde fildişi avcılığı yaşanmış olan ülkelerde de dişleri olmayan dişi filler ve onların dişi yavrularında da hayatta kalma oranı bu şekilde daha yüksek. Örneğin, 2000’lerin başlarında, Güney Afrika Addo Fil Doğa Parkı’ndaki (Addo Elephant National Park) dişi fillerin yüzde 98’inin de benzer şekilde dişsiz oldukları gözlemlenmiş. Dolayısıyla uyum sağlayabilen filler hayatta kalmayı başarmışlar.”