“BİOSENS projesi ile Türkiye, önemli bir bilgi birikimine ve yetişmiş insan kaynağına sahip oldu.”
MSI Dergisi’nin TSSK 7’nci Proje Pazarı Özel sayısında yer alan içerik, derginin İnternet sitesinde paylaşılmıştır:
Türk savunma ve havacılık sektörünün bugüne kadar pek eğilmediği nanobiyoteknoloji alanında çalışan NANObiz, bu alanda ihtiyaç duyulan sistemlere, özgün çözümler getirmeyi hedefliyor. Firma, bir süredir üzerinde çalıştığı savunma ve havacılık sektörüne yönelik projelerde, ilk ürünleri çıkartmaya başladı. NANObiz’in faaliyetlerinin son durumunu; NANObiz Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Avni Öktem ve Genel Müdürü Zeynep Öktem’den dinledik.
MSI Dergisi: NANObiz, Biyolojik Harp Maddeleri (BHM) Tespit ve Teşhis Sistemlerinin Geliştirilmesi (BİOSENS) Teknoloji Kazanım Yükümlülüğü (TKY) projesini, Nurol Makina ile yürütüyor. Bu projenin geldiği nokta ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Prof. Dr. Hüseyin Avni ÖKTEM: BİOSENS projesi; biyolojik harp maddelerinin tespit ve teşhisini yapabilen, taşınabilen, sahada kullanılabilecek bir cihaz ve bu cihaza yönelik biyolojik harp maddesi tespit kitleri geliştirilmesini kapsıyor. Bu bağlamda, öncelikle üç biyolojik harp maddesinin; antraks sporlarının; çok önemli bir gıda patojeni, aynı zamanda biyolojik harp maddesi olarak kabul edilen salmonella bakterisinin ve bazı toksit e.coli bakterilerinin tespit ve teşhisinin gerçekleştirilmesi hedeflendi.
Geliştirilen sistem, ekim ayında gerçekleştirilen testlerden başarıyla çıktı. Projenin başında öngörülen hedeflerin tamamına ulaştık. 33 ay sürecek şekilde kurgulanan proje, bu yılın hemen başında, 3 Ocak itibarıyla başarıyla tamamlandı.
Geldiğimiz bu noktada, öncelikle çok kritik bir konu olan biyolojik harp konusundaki eksikleri görüp bu eksiklikleri özgün Ar-Ge çalışmaları ile giderme vizyonunu ortaya koyan Savunma Sanayii Başkanlığına (SSB) ve başta Savunma Sanayii Başkanımız Prof. Dr. İsmail Demir olmak üzere tüm ilgili daire başkanları ve uzman personele teşekkürlerimizi iletmek istiyorum. Ayrıca, bu projenin TKY kapsamında gerçekleşmesine fırsat sunan Nurol Makina Genel Müdürü Engin Aykol’a ve Nurol Makina ekibine de teşekkür ediyoruz.
Bu projede, disiplinlerarası bir çalışma gerçekleştirdik. 20 kişilik ekipte; biyokimya, moleküler biyoloji, kimya, elektronik, yazılım ve endüstriyel tasarım disiplinlerinden arkadaşlarımız yer aldı.
MSI Dergisi: Projede prototipi geliştirilen sistemin nasıl bir kullanım konsepti var?

Prof. Dr. Hüseyin Avni ÖKTEM: Biyolojik harp maddelerinin tespitinde üç aşama bulunuyor. Birincisi, “var-yok” derdiğimiz, bir risk olup olmadığını algılayan sistemler. Bunlar, genellikle sürekli çalışan sistemlerdir. Havayı ölçümler ve size bir risk olup olamadığını söyler. İkinci aşama, tespit dediğimiz, havada bir biyolojik harp maddesi olduğundan şüpheleniliyorsa bunun ne olabileceği ile ilgili bilgi veren sistemlerdir. Üçüncü aşamada ise teşhis dediğimiz, hangi biyolojik harp maddesinin olduğunu %100 doğrulukla söyleyen sistemler vardır.
Bizim geliştirdiğimiz sistem, hem tespit hem de tespiti aynı platformda gerçekleştirebilen, hibrit bir sistem. Bir çanta şeklinde ve elde taşınabiliyor. Bu çanta ve ilgili kitler elinizde olduğunda; sahada, bir kara aracında ya da bir deniz platformunda, asgari numune hazırlama ihtiyaçlarıyla tespit ve teşhis yapabiliyorsunuz.
MSI Dergisi: BİOSENS projesinin başlatılmasının ve başarıyla tamamlanmasının önemi hakkında neler söylemek istersiniz?
Prof. Dr. Hüseyin Avni ÖKTEM: KBRN tehditlerine baktığımızda, biyolojik harp maddeleri farklı bir konumda bulunuyor. Kimyasal ve radyoaktif tehditlere maruz kalan kişiler, belki çok yakınlarındaki birkaç kişiyi etkileyebilir. Bir biyolojik harp maddesi ile enfekte olan kişi ise aslında bir biyolojik silah haline geliyor. Bunu doğru tespit edemezseniz, biyolojik harp maddesi, bu kişi üzerinden yayılmaya başlıyor. Grip gibi düşünebilirsiniz. Bu nedenle biyolojik harp maddesi tespit ve teşhis sistemleri, çok kritik sistemler. Birçok ülke, biyolojik harp tespit ve teşhis sistemlerini yerli ve milli imkânlarıyla geliştirme ve idame ettirme yönünde çok ciddi araştırmalar ve çalışmalar yürütüyor. Uzun vadeli, 20-25 senelik programlar başlatıyor. Gelişen ve değişen biyolojik harp tehditlerine göre sistemlerini sürekli güncelliyor.
Biyolojik harp tespit ve teşhis sistemleri ile ilgili bir diğer önemli konu, bunların iki ana bileşenden oluşması. Birinci ana bileşen, analiz cihazı. İkinci ana bileşen ise kullandığınız kitler. Bu kitler, tek kullanımlıktır ve raf ömrüne sahiptir. Diğer bir deyişle tedarik ettiğiniz sistemin envanterde kaldığı süre boyunca, kitler konusunda üreticiye bağlı kalırsınız. Yurt dışından savunmaya yönelik sistem ve malzemeleri alma konusunda sorunlar yaşadığınız dönemlerde, sisteminiz, çalışamaz duruma gelebilir.
BİOSENS projesi öncesinde, ülkemizde, yerli ve milli imkânlarla geliştirilen bir biyolojik harp maddesi tespit ve teşhis sistemi yoktu. Proje, bu nedenle çok önemli. Projede geliştirilen ve elde taşınabilen bir çantaya sığan prototip ürün, laboratuvarda, yaklaşık 10-15 cihaz ve 20’ye yakın kimyasal çözelti ile yapılan işi gerçekleştirebiliyor.
Ayrıca, Türkiye, bu proje ile bu alanda önemli bir bilgi birikimine ve yetişmiş insan kaynağına da sahip oldu.
MSI Dergisi: Bu sistemin geliştirilmesi ile ilgili önümüzdeki dönemde hangi çalışmaları yapmayı hedefliyorsunuz?

Prof. Dr. Hüseyin Avni ÖKTEM: Projede, teknoloji hazırlık seviyesi (TRL) 5’e ulaşmış bir prototip ortaya koyduk. Şimdi, bunun sahada kullanım için sağlamlaştırmasını ve seçilen biyolojik harp maddelerine yönelik doğrulamasını tamamlamamız ve TRL seviye 7-8’e getirmemiz gerekiyor. Bu yöndeki çalışmalarımıza başladık. SSB ile görüşmelerimiz de devam ediyor.
Bu proje kapsamında kazandığımız birikim ile biyolojik harp konusunda ihtiyaç duyulan diğer sistemler üzerinde de çalışmaya başladık. Önümüzdeki 3 ila 5 sene içerisinde, “nokta dedektör” dediğimiz, bırakıldığı yerde otonom olarak biyolojik harp maddesi izlemesi yapan erken uyarı sistemi geliştirme hedefimiz var.
Yeni Sistemler ve Teknolojiler Yolda
MSI Dergisi: İlerleyen aşamalarda hangi teknolojiler üzerinde çalışacaksınız?
Prof. Dr. Hüseyin Avni ÖKTEM: Biz, biyolojik harp maddelerini tespit ve teşhis edebilecek taşınabilir sistemlere odaklanmış bir firmayız. Bu sistemlerin farklı platformlara entegrasyonu söz konusu. Örneğin, dronlara monte edilmiş biyolojik sensörlerle uzaktan biyolojik risk algılaması yapabiliyorsunuz. Bu, dünyada gelişen bir trend ve bizim de bu konuda çalışmalarımız var. Yine otonom çalışabilen, özellikle sınırlarda ve kritik altyapılarda 7/24 biyolojik harp gözlemi yapan sistemler var. Bu konuda da çalışmalarımız bulunuyor. Bunların her biri farklı teknolojiler içeriyor. Mevcut sistemlerimiz, genellikle immüno kimyasal ve nükleik asit tabanlı teknolojilere dayanıyor. Bu teknolojileri çeşitlendirmek anlamında da bazı çalışmalar yürütüyoruz.

MSI Dergisi: NANObiz, Türk savunma ve havacılık sektörünün bugüne kadar pek eğilmediği, nanobiyoteknoloji alanında çalışıyor. Bu alanda, BİOSENS projesi dışında hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz?
Prof. Dr. Hüseyin Avni ÖKTEM: Bir nanoteknoloji firması olduğumuz için, özellikle nanopartiküllere dayalı sistemler üzerinde çalışmalar yürütüyoruz. Nanopartiküllerin kullanıldığı alanlardan biri de dekontaminasyon; yani KBRN maddelerinin yol açtığı bulaşıklığın kaldırılması. DEKONANOÓ markasını oluşturduk. Bu marka altında, biyolojik harp maddesi dekontaminasyonunda kullanılacak bir ürünü son aşamaya getirdik. Şu anda doğrulama çalışmalarını yapıyoruz. Öngörümüz, bu senenin ilk yarısında ürünü çıkartmak. Oldukça etkin bir ürün. Bu ürün, her türlü biyolojik harp maddesinin -spor, bakteri, virüs, mantar gibi- dekontaminasyonunu, %100’e yakın bir etkinlikte gerçekleştirilecek. Biyolojide, hiçbir zaman %100 diyemezsiniz, %99,9999 oranını yakalamaya çalışırsınız. DECONANO bu seviyede bir etkinliğe sahip bir ürün durumundadır. Ürünümüzün, akredite olarak NATO-AEP58 standartlarına uygun testlerini de yapıyoruz.
Aynı marka altında, kimyasal harp maddelerini dekontaminasyonunda kullanılacak ürünümüzün de test süreçleri devam ediyor. Kimyasal ajanların testleri çok daha zahmetli, maliyetli ve çok daha uzun süre alıyor.
Bunlara ek olarak, partikülleri kullandığımız bir diğer alan, patlayıcı tespiti. El yapımı patlayıcılar (EYP) ve gömülü mayın ve mühimmatın tespiti ile ilgili geliştirdiğimiz teknolojiler ve ürünler var. EYP tespiti konusunda ASELSAN desteği ile geliştirmiş olduğumuz, TRL 7’yi geçmiş, sahada kullanılabilecek, yerli ve milli teknoloji ile geliştirilen bir sistemin üzerinde çalışmalarımız devam ediyor. Bu çalışmamız, SSB’den de Kategori C desteği alıyor.
Şunu da vurgulamak isterim: Tüm teknolojilerimiz ve ürünlerimiz, aslında çift kullanım özelliğine sahip. Örneğin BİOSENS ile aynı teknolojileri kullanan bir sistem, bir sahra hastanesinde, hastalık tespit ve teşhisi için kullanılabilir. Kızılay, AFAD, Sahil Güvenlik Komutanlığı, sınır güvenliği ile ilgili kurumlar, havaalanı işletmeleri, bu ve benzer sistemlerin kullanıcıları olabilir. Veterinerler, hayvan başında tespit ve teşhis için böyle bir sistemi kullanabilir. Sistem, GDO tespitinde de kullanılabilecek nitelikte ve bu yönde de çalışmalarımız var.
Benzer şekilde, sivil sektörde kullanılan, süt sektörü için geliştirdiğimiz ve ihraç etmekte olduğumuz kâğıt tipi sensör teknolojileri de askeri alanlara uyarlanabilir.
MSI Dergisi: NANObiz, sivil kullanıma yönelik çözümleri ile ihracat yapan bir firma. Savunma ve havacılık sektörüne yönelik çözümlerinizin ihracatı ile ilgili durum hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu konuda öngörüleriniz var mı?
Zeynep ÖKTEM: Öncelikle KBRN konusunda, uluslararası alanda iyi bir iş ağımız olduğunu belirtmek isterim. Avrupa Birliği (AB) projelerinde yer aldık. Geçtiğimiz sene tamamlanan AB 7’nci Çerçeve projesi GIFT-CBRN’de yer aldık ve bu projede, Türkiye’den katılan tek ortak konumundaydık. Bu projenin devamı konusunda yaptığımız görüşmeler var. Gündeme gelecek AB projelerinin konsorsiyumlarında, yine Türkiye’den katılan tek firma olarak yer alıyoruz. Bu çalışmalar sonucunda nihayete erdireceğimiz ürünlerin, uluslararası pazarda önemli bir yer edineceğini öngörüyoruz. Benzer şekilde, BİOSENS projesinde geliştirdiğimiz sistem de uluslararası alanda rekabet edecek niteliklere sahip.

Tabii ki bu süreçte, ürünlerimizin Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve güvenlik güçlerinin envanterine girmiş olması çok önemli. Çünkü yurt dışında, bu husus soruluyor.
Bahsettiğimiz bu ürünlerin hepsinin, Türkiye’nin ihracatının ortalama kilogram fiyatının çok üzerinde, katma değeri çok yüksek, teknolojik ürünler olduğunun da altını çizmek istiyorum.
MSI Dergisi: Baktığımızda, bahsettiğiniz ürünlerin, genellikle doğrudan son kullanıcıya hitap ettiğini görüyoruz. Son kullanıcının henüz işin içinde olmadığı iş modelleri de gündeme gelebilir mi? Örneğin, platform üreticileri ile iş birlikleri mümkün olabilir mi?
Prof. Dr. Hüseyin Avni ÖKTEM: Tabii ki. KBRN sistemleri, özellikle tespit ve teşhis sistemlerinin, farklı platformlara entegre olarak çalışabilir. Bu teknoloji elinizde olduğunda, herhangi bir platforma çok rahat entegre edebilirsiniz. Zaten, zaman içerisinde bu işin evrileceği nokta da burası. Platform üreticileri ile zaman zaman görüşüyoruz. Bu tür iş birliklerine açığız.
MSI Dergisi: NANObiz, MIL-STD-810 uyumlu Fungus (Mantar) Testi altyapısına da sahip ve sektörde, bu testlerin yapılabildiği tek tesis konumunda. 2019 yılı başında, TRTEST ile imzaladığı protokol ile TRTEST’in bu konudaki çözüm ortağı da oldunuz. Bu konudaki çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Zeynep ÖKTEM: Geçtiğimiz sene, standart uyumluluğumuzu ve akreditasyonlarımızı arttırmaya başladık. MIL-STD-810’un yanı sıra DO-160, MST-14404 ve AEP-58 konusunda da hizmet verebilir noktasına geliyoruz. Bütün standartları kapsayacak ve tüm ihtiyaçları karşılayacak bir noktaya ulaşmayı hedefliyoruz.
TRTEST ile iş birliğimiz sayesinde, müşteri portföyümüzü bayağı genişlettik. Mantar testleri, projelerde, gereksinimler arasına girmeye başladı. Daha önce ana yüklenicilerin kapsamındayken şimdi alt yükleniciler de bu testlerle ilgilenmeye başladı. Önümüzdeki senelerde, bu projelerin test aşamasına gelmesi ile faaliyetlerimiz yoğunlaşacak. TRTEST ile iş birliğimizin, bizim için çok doğru bir model olduğunu gördük.
NANObiz Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Avni Öktem ve Genel Müdürü Zeynep Öktem’e, zaman ayırıp sorularımızı cevaplandırdıkları ve verdikleri bilgiler için, okuyucularımız adına teşekkür ediyoruz.