YALTES, suüstü SYS çözümlerinin üretimi konusunda derin bir tecrübeye sahip. Bu tecrübe, hem üretilen sistem sayısıyla hem de farklı ülkeler için yapılan üretimlerle gelişti. YALTES, bu süreçte bir yandan tasarım ve üretim teknolojilerini geliştirirken bir yandan da klasik ürün geliştirme yaklaşımından ürün hattı anlayışına geçti.
YALTES’in suüstü SYS çözümlerinin temelini, şirketin kuruluş yıllarında, Thales’in desteğiyle elde edilen üretim kabiliyetleri oluşturuyor. Kuruluş döneminden beri YALTES’te çalışmakta olan, 19 yıl boyunca üretim müdürlüğü yapan, şimdi ise donanım mühendisliği müdürü olarak görev yapan Tolga Oruç, o günleri şöyle hatırlıyor: “YALTES kurulduğunda, bir üretim bölümümüz yoktu. Sistem tasarımı ve yazılım gruplarımız bulunuyordu. Üretim altyapısını oluşturmak ve tecrübe elde edebilmek için Thales’le yakın bir iş birliği başlattık. Thales, bu alanda dünya pazarında söz sahibi olan, suüstü platformlarında birçok ürünü bulunan bir firmaydı. Bizim onlardan alabileceğimiz ciddi bir bilgi birikimi ve tecrübe vardı. Ekip olarak Hollanda’da ve Almanya’da uygulamalı bir eğitim sürecine girdik. 2 ay Hollanda’da; 3 aydan fazla da Almanya’da olmak üzere gecemizi gündüzümüze katarak çalıştık. Eğitimin sonrasında, YALTES’te de benzer; ancak çok daha küçük ölçekli bir yapıyı kurduk. Üretim faaliyetlerimize Thales için yaptığımız MOC Mk3 konsollarıyla başladık.

Tabii o zamanlar hazır bir tasarımı, yine hazır olarak gelen kitlerle üretiyor ve testlerini yaparak ihraç ediyorduk. Bu süreç bir müddet böyle devam etti ve bize çok şey öğretti. Çünkü Thales, dünyada birçok deniz kuvvetine ürün veren, farklı kültürlere sahip müşterilerle yıllardır kabul testleri gerçekleştirerek müşterinin ve son kullanıcının bakış açısını ürünlerine ve süreçlerine çok doğru bir şekilde yansıtmış bir kuruluş. Biz de aslında Thales’e ürün sunarken, Thales’in tüm zorlu müşterilerine ürün sunuyor gibi olduk ve bu üst düzey kalite beklentilerini karşılarken çok önemli kabiliyetler ve tecrübeler edindik. Bu çalışma modelinin tasarım ekibimize de çok katkısı oldu. Ürettiğimiz donanımlarda kullanılan ve kendini kanıtlamış malzemeler, tasarım için elimizdeki seçenekleri arttırdı. Rakiplerimiz, doğru malzeme, bileşen ve alt sistemleri deneme yanılma yöntemiyle bulmaya çalışırken, biz yurtdışına ihraç ettiğimiz ürünlerde edindiğimiz bu bilgi ve tecrübemizi kendi tasarımlarımızda da kullanacak olgunluğa çoktan ulaşmıştık.”
YALTES, Üretime “Pekiyi” Alarak Başladı
2001 yılında, ileride YALTES’e dönüşen yapılanmanın bir parçası olan Sinyal AŞ’de çalışmaya başlayan; halen YALTES’te donanım komponent ve modül teknikeri olarak çalışan Gültekin Özer, firmanın üretime başlama süreci öncesinde, eğitimlerde önemli bir başarı gösterdiklerini hatırlıyor: “Yaklaşık 8 ay Thales Hollanda’da; 6 ay Thales Almanya’da; 15 gün de Thales Underwater Systems’ta eğitim gördük. Bu eğitimler, iş başı eğitimleriydi ve gerçek projelerde çalışıyorduk. Hatta üzerinde çalıştığımız ve ABD’ye teslim edilecek sistemleri konu alan projede, ben çok hızlı karar verip eyleme geçtiğim için bana ‘Speedy’ diye isim takmışlardı. Thales’tekiler bana hala bu isimle hitap ederler.

Bizden önce, başka bir ülkeden 15 kişilik bir ekip 1 yıl boyunca aynı eğitimi almış; ama işi tam öğrenememişti. Biz 4 kişi gittik, 6 ayda işi öğrendik, Türkiye’de bir altyapı kurup 6 ay sonra sıfır hatayla teslimat yapmaya başladık.”
Özer, üretime başlama süreciyle ilgili şu anısını da paylaşıyor: “Thales’in kuralları gereği, YALTES’te gerçekleştireceğimiz elektronik üretim için IPC sertifikalarımızı almamız gerekiyordu. O zamanlar bu sertifika Türkiye’den alınamıyordu. 4 YALTES çalışanı olarak yurt dışından sertifikalarımızı aldık. O zamanlarda Türkiye’de bu sertifikaya sahip 5 kişi vardı ve 4’ü YALTES’teydi.”
Ürün Hattı Yaklaşımı Devreye Giriyor
Türkiye’de, GENESİS ve MİLGEM gibi özgün sistem ve platform projelerinin gündeme gelmesiyle YALTES de Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığının ihtiyaçlarına göre tasarlanmış kendi özgün SYS çözümlerini geliştirmeye başladı. Oruç, bu süreci şöyle anlatıyor: “Bir yandan Thales için yaptığımız işlere devam ederken bir yandan da yurt içi projelerimiz için kendi tedarikçilerimizi belirlemeye ve tedarik zincirimizi oluşturmaya başladık. Yurt içindeki projelerimizde tasarım ve üretim kabiliyetlerimizi ispatlayınca da Thales’e ‘Yeni nesil MOC Mk4’ün tasarımını biz yapabiliriz!’ dedik ve böylece, Thales için de özgün tasarımlar yapmaya başladık.”

YALTES, ilerleyen süreçte, mevcut çözümlerini farklı platformlar için hızlı ve maliyet etkin bir şekilde sunarken aynı zamanda yeni nesil ürünleri de ortaya koymaya başladı. Bu geliştirme ve üretim döngüsü ise YALTES’in, süreçlerini, ürün hattı yaklaşımıyla ele almasını gerekli kıldı. Bir süredir bu yaklaşımı uygulayan YALTES, bu yılın başında, organizasyon şemasında da değişikliğe giderek ürün hattı ile ilgili bölümünü kurdu. YALTES SYS Ürün Hattı Lideri Barış Sukay, YALTES’in, bir marka olması sayesinde bir ürün hattı yaklaşımı getirebildiğini ifade ediyor: “Başarılı bir ürün hattı oluşturmanın temel koşulu, teslim ettiğiniz ürünlerle güven veren, tercih edilen bir marka olmaktır. Müşteri, sizden aldığı ve daha önce Türkiye’de hiç üretilmemiş ürünlerin teslimatlarının zamanında yapıldığını, yüksek performans ile sorunsuz çalıştığını tecrübe ediyor; lojistik desteği eksiksiz ve süratli sağladığınızı görüyor. Yeni bir çözüme ihtiyacı olduğunda da bunu tanıdığı, bildiği, güven duyduğu, teslim ettiği projelerle kendini ispatlamış ve marka olmuş firmaya vermeyi tercih ediyor.”
YALTES’in SYS ürün hattı, hem mevcut ürünlerin üretilmesinin hem de yeni ürünlerin geliştirilmesinin bir arada devam ettiği bir tempoda işliyor. Bu temponun en yoğun hissedildiği yerlerden biri, üretim atölyesi. 2003 yılından beri YALTES’te çalışan Üretim Atölye Şefi Mustafa Yücel, bu durumu şöyle anlatıyor: “Son dönemde gizli ya da açık ambargolar ya da pandemi nedeniyle tedarik zincirinde çeşitli gecikmeler ya da sorunlarla karşılaşabiliyoruz. Normalde 3-4 ayda gelecek malzemelerin, 6-7 ay sonra geldiği oluyor. Tüm bunlar da üretim süreçlerini sıkıştırıyor. Bunun yanında, projelerin önceki süreçlerinde fark edilemeyen ve sorun yaratma potansiyeli olan pek çok konu, üretim sürecinde ortaya çıkabiliyor. O yüzden biz de aslında sürekli bir zaman baskısı altında çalışıyoruz. Diğer yandan yetişmiş insan kaynağımız, altyapımız ve tecrübemizle bunların üstesinden gelebiliyoruz.”
Yerlilik, Gelecek Öngörüsü ve İnançla Başladı

YALTES, SYS’lere yönelik faaliyetlerinde, yerlilik oranına, en başından beri özel bir önem veriyor. Sektör genelindeki birçok üründe, sipariş adetlerinin çokluğu, yerlilik oranını arttırma çalışmalarında itici bir güç olurken YALTES örneğinde ise itici güç, bu siparişlerin alınacak olmasına duyulan inanç olmuş. YALTES’te 18 yıldır görev yapmakta olan mekanik mühendisi Mesut Nas, bu konuyla ilgili şu anısını anlatıyor: “YALTES GENESİS projesi kapsamında bir dizi konsol üretimi yapacaktı. Mekanik üretim sorumluluğu bana verilmişti. İlk prototipi yapmak istedik ve denizcilik gereksinimlerini karşılayan alüminyuma ihtiyaç duyduk. İthal bir malzemeydi ve bulunması pek kolay değildi. Piyasadan birkaç plaka bularak üretimi yaptık. Daha sonra, seri üretime geçeceğimiz zaman, bu alüminyumun tedarik zincirinde bir sorun olduğunu gördük. Gelen ürünler de istediğimiz kalitede değildi. Yerliliğin önemini orada bir kez daha gördük ve malzemeyi Türkiye’de ürettirmeye karar verdik. Yerli üreticilerle temasa geçtik, hepsi olumlu baktı. O zamanlarda aldığımız siparişler uyarınca, 1 tonluk malzemeye ihtiyacımız vardı. Ancak üreticiler, anlamlı bir üretim yapabilmek için bunu çok düşük buldu. Biz de gelecekte ne kadar sipariş alacağımızı öngörerek 44 tonluk bir sipariş verdik. Böylece, yerlileşmede çok önemli bir adım attık. YALTES olarak, gelecekte alacağımız işlere; şu an bulunduğumuz noktaya geleceğimize ve dünyaya satış yapacağımıza inandık. Bu sipariş kapsamındaki malzemeyi de yıllarca kullanmaya devam ettik.”