Unidef, hava platformlarına silah entegrasyonu alanındaki uzmanlığını, silah podu (gun pod) çözümü ile genişletiyor. Hem döner kanatlı hem de sabit kanatlı hava platformlarında kullanılabilecek bir ürün ailesinin ilk üyesi olması planlanan bu silah podu, 12,7 mm makinalı tüfek ile teçhiz edilecek. Unidef, silah podu tasarımına, ayrıntılarda bir dizi yenilik getirmeyi hedefliyor. Firmanın kullanıcılarına sağlayacağı en önemli avantaj ise ihracat kısıtlarına tabi olmayan bir çözüm olacak.
Silah podları, üzerinde namlulu silaha sahip olmayan muharip platformlara bu kabiliyeti kazandıran; genel maksatlı ya da sivil amaçlı platformları ise silahlı hale getiren bir çözüm olarak farklı silahlı kuvvetler tarafından uzun zamandır kullanılıyor. Son dönemde özellikle askeri ya da sivil genel maksat helikopteri, zirai ilaçlama uçağı ve eğitim uçağı gibi platformların silahlandırılması ve taarruz ve silahlı keşif gibi görevlerde kullanılması yaygınlaşıyor (Bakınız “Tercihler Değişiyor” başlıklı kutucuk). Silah podu sayesinde, bu platformların namlulu silahlar ve hatta roket ya da füze gibi diğer mühimmatı da kullanabilmesi mümkün hale geliyor.

2014 yılından beri helikopterlere silah entegrasyonu konusunda projeler yürüten ve bunların bir bölümünü başarıyla tamamlayan Unidef’in silah podu geliştirme çalışmalarına başlamasını, özellikle yurt dışında bu sistemlere duyulan ilgi tetikledi. Bu süreçte, Unidef’in, silah entegrasyonu projelerinin başından beri iş birliği yaptığı ABD’li çözüm ortağının talebi de önemli bir rol oynadı. ABD’li firma, Unidef’ten, modernize ederek yakın hava desteği uçağına dönüştürdüğü Shorts Tucano uçakları için 12,7×99 mm makinalı tüfekle donatılmış, ITAR kısıtlarına tabi olmayan (ITAR-Free) bir pod talep etti.
Nasıl Bir Pod?
Unidef, silah podu ile ilgili çalışmalarına, gerçekçi bir bakış açısı ile yaklaşıyor. Unidef Kurucu Ortağı Cem Kurter, yaklaşımlarını şöyle anlatıyor: “Tasarım açısından hayal gücünüzü geniş tutabilirsiniz; ama bu sizin çok fazla mühendislik zamanı harcamanıza ve çok uzun döngüsel çalışmalar yapmanıza sebep olabilir. Harici silah podu dünyasında en beğendiğimiz çalışma, F-35’in gövde ortasındaki silah taşıma noktasına (centerline) entegre edilen silah podudur. Bu silah podunun yapısal tasarımı, uçağın yapısal tasarımının dayattığı teknik şartların zorlamasıyla ortaya çıkmış. Baktığınızda, gerçekten F-35’in düşük radar izi (stealth) özelliği ile uyumlu; göze ve mantığa hoş gelen bir tasarımı vardır.

Biz ise tasarımımızı yaparken daha farklı bir yol izledik. Birçok farklı platforma takılmasını hedeflediğimiz podun tasarımında, bu hedefe uygun bir çözüme yöneldik. Dünyada kendini kanıtlamış örnekleri inceledik. Hemen hepsi, birbirlerine çok yakın toplam ağırlık, mühimmat kapasitesi ve boyutlara sahip. Bizim tasarımımız da o örneklerle aynı klasmanda olacak. ‘Daha hafif olsun; ama daha fazla mühimmat taşısın’ gibi yaklaşımlardan uzak durduk. Sonuçta bu podları taşıyan uçaklar ve helikopterler belli; onların üzerinde güvenli ayrılma testleri yapılan silah podları, belli mühendislik şartları içerisinde o platformlar üzerinde kalifiye olmuş durumda. Farklı bir tasarım yaparak platform üreticilerini veya kullanıcıları endişeye düşürmek istemedik. Benzerlik kurabilecekleri bir tasarım, onları bizimle güvenle iş birliğine girebilecekleri bir noktaya götürecektir diye düşünüyoruz. Bizim farklılık yaratabileceğimiz noktalar ise geri tepmeyi sönümleme mekanizmamızın özgün tasarımı, özgün dinamik nişangâh çözümümüz, yerli silahımız ve özgün silah yönetim sistemimiz ile birlikte komple bir çözüm sunuyor olabilmemiz.
Sonuçta silah podumuz, takılacağı platformların üzerinde bir takım testlere tabi tutulacak. Örneğin, güvenle ayrılma testleri, farklı platformlar için ayrı ayrı yapılmak zorunda. Pazarda kabul görmüş tasarımlardan uzaklaşıp çok farklı bir tasarım yaparsanız güvenle ayrılma testlerinde birbirine yakın sonuçlar elde etmeniz mümkün hale gelmeyebilir. Bu durumda, her farklı platform için tekrar başa dönüp mühendislik çalışması yapmanız gerekecektir ki en sonunda havlu atma riskiyle yüzleşebilirsiniz.”

Alan Uzmanlığı ile Hızlı Başlangıç
Unidef’in 2014 yılından beri sürdürdüğü helikopterlere silah entegrasyonu projeleri, platformun her iki tarafına yerleştirilen ve yanal eksenlerde hareket edebilen; silahın da mürettebat tarafından kullanıldığı uygulamaları kapsıyor. Entegre edilen silahlar; hava intikalleri sırasında, helikopterin ineceği ve kalkacağı alanları yumuşatmak ve olası düşman ateşini yoğun bir karşı ateşle baskı altına alarak helikopterin güvenliğini sağlamayı amaçlayan bir kullanım konseptine sahip. Bu konseptin son kullanıcılar tarafından da kabul ve ilgi görmesi sonucunda Unidef; AS-532 Cougar, S70i / UH-60 BLACK HAWK, SH-60 SEAHAWK ve CH-47 Chinook gibi farklı platformlar için çözümler geliştirdi ve geliştirmeye devam ediyor.
Unidef’in, döner kanatlı hava platformlarına yönelik silah sistemi entegrasyonu çalışmalarında elde ettiği deneyimler, silah podu geliştirme çalışmalarına hızlı bir giriş yapmasını sağladı. Firma, silah podu geliştirme çalışmalarına, gördüğü potansiyel üzerine herhangi bir sipariş ya da destek almayı beklemeden, 6 Ağustos 2020’de, öz kaynakları ile başladı.

Silah Samsun Yurt Savunma’dan
Unidef’in silah podu geliştirme çalışmalarındaki en önemli kozlarından biri, ortakları arasında iki silah firmasının; Samsun Yurt Savunma (SYS) ve Kayhan Av Tüfekleri’nin bulunması.
SYS, 12,7×99 mm Platform Makinalı Tüfeği’ni (.50 cal Browning Heavy Machine Gun) yerli imkân ve kabiliyetlerle üretmek için başlattığı projede, sona yaklaşmış durumda. Bu kapsamda önemli bir yatırım yapan SYS; iki farklı namlu üretim hattı, MIL-STD-810 standardı uyarınca tüm çevresel şartları sağlayabilmek için test altyapısı ve biri 50 metre, diğeri de 100 metre olmak üzere iki açık poligon kurdu. Bu çalışmalar sonucunda geliştirilen CANİK 12,7 mm Platform Makinalı Tüfeği’nin kalifikasyonu tamamlandı ve silah, seri üretime hazır hale geldi.
Unidef’in geliştirme çalışmaları devam eden silah podunda, bu silahın, dakikada 875 atım yapabilen özel bir sürümü kullanılacak. Bu silahın geliştirme çalışmaları da silah podu ile paralel olarak devam ediyor. Böylece Unidef, silah podu söz konusu olduğunda, ihracat kısıtlamalarına konu olan en önemli kalemlerden biri olan silah için rekabetçi bir çözüm sunabilecek.

Unidef’in iştiraki olan Unirobotics ise silah podunun elektrik modülünü ve kablaj mimarisini geliştiriyor.
Silah podunun tüm alt bileşenlerinin geliştirilmesi veya doğrudan tedariki yönünde gerekli seçimleri yapan Unidef, paydaşlarının geliştirdiği salan ve yer destek ekipmanları için rafta hazır-ticari (Commercial-off-the Shelf / COTS) ürünleri kullanacak. Baş-üstü gösterge ve silah yönetim sistemi gibi bazı kritik sistemleri ise sektördeki paydaşları, Unidef için geliştirecek.
Unidef-Aeros İş Birliği, Süreci Hızlandırıyor
Unidef’in silah podu geliştirme çalışmalarında bir diğer önde gelen paydaşı ise Aeros. Unidef’in, faaliyetlerinin genelini kapsayan özel mühendislik çözümleri konusunda birlikte çalıştığı Aeros, bu projede, iş ortağı olarak; aerodinamik analizler ve yapısal tasarım danışmanlığı gibi konulardaki iş paketlerini üstleniyor. Unidef ile Aeros arasındaki, silah uzmanlığını ve havacılık entegrasyon uzmanlığını birleştiren bu iş ortaklığının, ilerleyen zamanlarda, ihtiyaçlar doğrultusunda farklı silah ve görev podlarının tasarlanıp endüstrileştirilmesini kapsayacak şekilde genişlemesi de planlanıyor.
Silah podunun, sabit ya da döner kanatlı bir hava aracı modeline yapılacak ilk entegrasyonunda, harici yük sertifikasyonu, MIL-HDBK-1763 kurallarına göre gerçekleştirilecek. Unidef, bu kapsamda, geçtiğimiz yıl Aeros’tan aldığı; “Havacılık Temelleri, Hava Aracı Sistemleri, Tasarım, Test ve Sertifikasyon Süreçleri” eğitimlerinden elde ettiği bilgileri ve uluslararası havacılık tasarım normlarına göre güncellediği süreçlerini de silah podu projesinde uyguluyor.

Tüm Alt Sistemleri İçeren Çözüm
Unidef, silah podu geliştirme projesine bütüncül bir bakış açısı ile yaklaşıyor. Bu kapsamda, bir dizi alt sistemi ve ekipmanı da pod ile birlikte geliştiriyor. Bunlar arasında; yer destek ekipmanı (dolly), salan (jettison), baş üstü göstergesi (HUD) ve silah yönetim sistemi (Store Management System) yer alıyor. Böylece Unidef’in silah podunun kullanıcıları, eksiksiz bir çözüme, ihracat kısıtlamalarına takılmadan sahip olabilecekler.
Proje, Planlı Takviminde İlerliyor
Unidef, silah podu çalışmalarına resmi olarak başlamasının ardından; konsept tasarım, sistem konfigürasyon birimlerinin belirlenmesi, aerodinamik kabuk tasarımı ve analizleri ile pod iç yerleşim detay tasarımı gibi bir çok iş kalemi üzerinde çalışmaya başladı. Bunların bir bölümü tamamlandı; bir bölümü ise detaylandırılarak devam ediyor.
Geliştirme çalışmalarının en kritik safhalarından olan kalifikasyona yönelik Test ve Doğrulama Planı, Uçuş Test Planı’nı da içerecek şekilde hazırlandı.
Alt sistemler cephesinde ise COTS ürünlerin siparişleri açıldı. Unidef, tamamlayıcı alt sistemlere yönelik olarak da sektördeki paydaşlarıyla teklif alma veya sözleşme aşamasına geldi.
Unidef, proje için 23 aylık bir takvim belirledi. Acil durumlarda podun hava aracından bırakılması durumunda güvenli ayrılmanın gösterileceği testler de dâhil tüm uçuş testlerinin, bu takvim içinde tamamlanması hedefleniyor.

Kapsamlı Uçuş Testleri
Unidef, uçuş testlerini ABD’de gerçekleştirmeyi planlıyor. Bu kapsamda, ABD’de yerleşik 3 firma ile gerekli anlaşmalar yapıldı. Test programında, 4 farklı alternatif arasından seçilen 2 hava platformu kullanılacak. Bunlardan biri, Amerikalı iş ortağının modernize ettiği Shorts Tucano uçağı olacak.
Unidef, testlerde; dinamik nişangâhlı yerli HUD, yerli silah yönetim sistemi ve yerli silahı ile birlikte komple bir çözümü test etmeyi hedefliyor. Teknik imkânlar olanak verirse yerli salan ve yer destek ekipmanlarının da testlere götürülmesi planlanıyor.
Kurter, testleri neden ABD’de gerçekleştirdiklerini şöyle açıklıyor: “Silah podu, çok özel bir ürün. Normal şartlar altında, bu ürünü doğrulamak için gereken güvenli ayrılma testlerinin veya diğer uçuşlu testlerin, podun üreticisi ile podu uçak üzerinde test edecek kurumun arasındaki tedarik sözleşmesi kapsamında yapılması beklenir. Bizim çalışmamızda ise böyle bir sözleşme yok ve bu nedenle de Türkiye’den bir uçak bulup testleri icra edebilmemiz mümkün değil. Ayrıca, Türkiye’deki mevzuat ve ülkemizin altyapısı, böyle çalışmalar yapmaya henüz hazır değil. Silah podu takmaya müsait uçak ve helikopterler, resmi kurumlarımızın envanterlerinde. Bir sözleşme olmadan, ‘Bize uçak veya helikopter tahsis eder misiniz?’ diye sorduğumuzda, doğal olarak mevzuatı açıp bakmak zorunda kalıyorlar. Mevzuatta ise özel sektöre yönelik böyle bir çalışma tanımlanmamış durumda veya yetkilendirme bulunmuyor.
ABD, herkesin bildiği üzere bir havacılık diyarı. Silaha ulaşma, mühimmata ulaşma, atış alanı tahsisi, basit deklarasyonlarla uçakları uçurabilme, uçak sahibi olabilme, uçaklara kısmı silah entegrasyonu yapabilme gibi konularda, bizim gibi özel girişimlerin işi çok kolay. Bu nedenle ister istemez bu çalışmayı, orada devam etmek durumunda kaldık. Tabii ki gönül isterdi ki ürünün kendisi gibi bu çalışmaları da Türkiye’de yapalım; ama maalesef böyle bir şansa sahip olmamız şimdilik mümkün gözükmüyor.”

Tarihi Misyon
Unidef, silah podu çalışmalarının ilk aşamasında, farklı hava platformlarına entegre edilebilecek ve ihracat kısıtlamalarına tabi olmayan bir sistemi ortaya koymayı amaçlıyor. Çalışmaları ise bu ilk ürün ile kısıtlı kalmayacak ve firma, göreve özel pod ailesi geliştirmeye devam edecek.
Kurter, silah podu çalışmasının, Unidef’in vizyonunda önemli bir yeri olduğunu belirtiyor: “Silah podumuz, özgün bir geliştirme projesi ve firma olarak bu projeye çok önem veriyoruz. Bugüne kadar yaptığımız silah entegrasyon projelerine nazaran çok daha yüksek mühendislik kabiliyeti ve havacılık kültürü istiyor. Bu projeyi, bütün bunları pekiştirebilmek ve mevcut talebe cevap verebilmek için yapıyoruz. Ayrıca yerli CANİK M2 QCB silahının kalifiye edilmiş olması, bizi bu projede cesaretlendirdi. Unidef olarak, vizyonumuzda, ortaklarımızın geliştirdikleri silahlara anlam kazandıracak iddialı sistemleri geliştirerek onları ticari ürün haline getirmek de bulunuyor.”
Kurter, bu çalışmayı, aynı zamanda tarihi bir misyon olarak görüyor: “Bu projede, sektörün dikkatini önemli bir noktaya çekmek istiyoruz: Unidef olarak, her şeyi ortaklarımız ve iştiraklerimiz bünyesinde yapalım diye yola çıkmadık. Alanında uzmanlaşmış, deneyim sahibi paydaşlarımızla parça üretimi için değil kritik sistemleri geliştirmeleri için iş birliği yapıyoruz. Bu iş birliği, havacılık gibi iddialı bir alanda, devletimizin maddi desteğini almadan veya devletimizden bir proje başlatmasını talep etmeden ya da alım taahhüdü beklentisi içerisine girmeden, bir kümelenme içerisinde gerçekleştirdiğimiz bir inisiyatiftir. Bu çalışmaların sonucunda ortaya çıkaracağımız silah podu ile ihracat pazarlarındaki fırsatları kovalayacağımız gibi yurt içindeki olası ihtiyaçları da karşılayacağız. Bu projemizle birlikte, Türkiye’de havacılığın sanayinin tabanına yayılması sürecinde, mütevazi bir tarihi misyon üstlendiğimize de inanıyoruz.”
Tercihler Değişiyor Nakliyeden arama kurtarmaya, keşiften sıhhi tahliyeye kadar pek çok görevi gerçekleştirebilen genel maksat helikopterleri; esnek mimarileri, yüksek kapasiteleri ve geniş yelpazedeki kabiliyetleri ile öne çıkıyor. Örneğin, S70 BLACK HAWK helikopteri, ağır silahlarla donatılarak (gun ship) görev yapabilecek kas gücüne sahip. Henüz Türkiye’de bu tip bir kullanım konsepti olmasa da dünyadaki başarılı uygulamalara bakıldığında, S70 helikopterlerinin; 12,7 mm kalibreden 30 mm kalibreye kadar çeşitli silah podlarıyla, sabit mesnetler (fix forward) üzerinde müstakil silahlarla, roketlerle ve füzelerle donatılarak ciddi bir kuvvet çarpanına dönüştüğü görülüyor. Bu silah sistemlerinin “tak ve çıkar” (plug and play) şeklinde uygulanması sayesinde, helikopter, kısa sürede asli görevine dönebiliyor. Dünya genelinde bir diğer öne çıkan uygulama da sivil maksatla tasarlanmış helikopterlerin silahlandırılması. Taarruz helikopterlerinin tedarik ve envanterde tutma maliyetlerini karşılayamayan ülkeler, bu tür silahlandırma uygulamalarını tercih edebiliyor. Bu helikopterler, bir taarruz helikopterinin üstlenebileceği tüm görevleri yerine getiremese de modüler silah podları ile donatılmış ve savaş yönetim sistemi ile akıllandırılmış bir çözüm sunabiliyor. Bu çözüm ise ciddi bir kuvvet çarpanı olabiliyor. Sabit kanatlı uçak dünyasında ise maddi olanaklarından bağımsız olarak birçok ülkenin, yüksek teknolojili hava platformlarını, düşük yoğunluklu çatışmalarda kullanmamayı tercih ettiği görülüyor. Bazı ülkeler, jet itkili bir uçağın icra edeceği bir görevi, belirli koşullarda rahatlıkla icra edebilecek, operasyonel maliyetleri düşük, turboprop motorlu platformları tekrar envanterlerine katmaya başlıyorlar. EMB 314 Super Tucano ve Beechcraft AT-6, bu konuda önde gelen örnekler arasında yer alıyor. Vietnam Savaşı’nda başarıyla kullanılan North American Rockwell OV-10 Bronco serisi uçaklardan ilham alan tasarımlar da son dönemde gündeme geliyor. Tüm bu gelişmeler, Unidef’in geliştirdiği silah podunun hedef platformlarını ve pazarlarını tanımlıyor.